Akşamın son saatlerine doğru Çayırhan beldesine giriş yapıyoruz. Sağdan Juliopolis Antik Kenti tabelasını takiben son nokta olarak Nekropol alanına geliyoruz. Önümüz Sarıyar barajı. Güneşin yatay olarak suya yansımasını katarsak muhteşem bir manzara.
Konum olarak Ankara’nın yaklaşık 122 km kuzey batısında, Nallıhan İlçesi, Çayırhan Beldesi, Gülşehri Mevkii’ndedir. Antik kentin yerinin Skopas Nehri (Aladağ Çayı)’nın geçtiği eski Sarılar Köyü civarında olduğu ve bu köyünde 1950’li yıllarda inşa edilen Sarıyar Baraj gölü suları altında kaldığı bilinmektedir. Ancak nekropol alanı kısmen sular altında kalmaktan kurtulmuştur.
Daha önce 1991 yılında Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin yaptığı bir kurtarma kazısı olmuş bunun dışında başka bir çalışma yapılmamış. Nekropol kısmı 2009 yılına kadar kaçak kazılar nedeniyle yoğun şekilde tahribe uğramış. 2009 yılından itibaren ise arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda toplam 434 mezar açığa çıkarılmıştır. Bu mezarlardan; 70 adedi oda biçimli kaya oygu mezar, 7 adedi kırma çatılı sanduka mezar, 263 adedi sanduka biçimli kaya oygu mezar, 84 adedi basit toprak mezar, 7 adedi lahit mezar,1’i urne mezar ve 2’si tamamlanmamış mezar tipinden oluşmaktadır.
Kazısı tamamlanan toplam 434 adet mezardan, 37 adedi antik soyguncular, 34 adedi günümüz kaçakçıları tarafından tahrip edilmiştir. 363 mezar ise, yetkililerce tespit edilerek kazısı tamamlanmıştır. Nekropolde yapılan jeomanyetik tarama yöntemi ile tespit edilen mezarların yanı sıra, kaçak kazılar sonucu tahrip edilen mezarlarda da çalışmalar yapılmıştır. Aynı zamanda bu mezarlarda, kaçak kazılar sonrası, kaçakçıların göremediği pek çok eser, bazen sağlam bazen ise parçalar halinde ele geçirilmiş ve böylelikle mezarların tipinin tespiti ile birlikte dönemlerinin belirlenmesi de mümkün olmuştur.
Nekropolde yapılan kazılar sonucu ele geçirilen Juliopolis darphanesinde basılmış çok sayıdaki sikke sayesinde, bu bölgenin Juliopolis kentinin nekropolü olduğu kesinleşmiştir.
Nallıhan kaymakamlığının resmi sitesinden aldığım bilgi ile kentin tarihi gözden geçirelim. Juliopolis antik Bithynia Bölgesi ile Galatia Bölgesi sınırında, Bithynia’nın en doğudaki sınır şehridir. Juliopolis, Frig döneminden beri iskân görmüş bir köy durumundayken, Friglerin kurucu Kralı Gordios’tan dolayı Gordioukome (Gordios’un köyü) olarak isimlendirilmiştir. Eğer bu öngörü doğruysa MÖ 8. yüzyıldan itibaren Gordiokome Köyü’nün varlığından bahsetmek mümkün olacaktır. Kent Helenistik dönemde küçük bir kasaba olarak yaşamını devam ettirir.
Strabon, “Coğrafya“ adlı eserinde, kentin MÖ 1. yüzyılda Olympos dağlarında korunaklı bir kale’de (Kallydion) yaşayan Kleon isimli güçlü bir haydut lideri tarafından genişletilerek bir kent haline getirildiğinden bahseder. Kleon İkinci Triumvirlik Döneminde (MÖ 43–33) önceleri Marcus Antonius ile birlikte hareket ederken, daha sonraları, muhtemelen Actium Savaşı’nın sonucunu da tahmin ederek, Octavianus (Augustus) ile hareket etme kararı alır. MÖ 27 yılında imparatorluğunu ilan eden Augustus ile iyi bir ilişki kuran Kleon, şehrin adını Julius Caesar adına ve Augustus ile başlayan Julio-Claudian’lar sülalesine atfen, Juliopolis (Julius’un Şehri) olarak değiştirir. Böylece kent İmparator Augustus’tan itibaren Bithynia Bölgesinin önemli şehirleri arasına girmiştir. Bu iyi ilişkiler Kleon’a Mysia ve Pontus bölgelerinde de topraklar kazandırmış ve Kleon adeta haydutluktan hükümdarlık seviyesine ulaşmıştır.
Strabon, “Coğrafya“ adlı eserinde, kentin MÖ 1. yüzyılda Olympos dağlarında korunaklı bir kale’de (Kallydion) yaşayan Kleon isimli güçlü bir haydut lideri tarafından genişletilerek bir kent haline getirildiğinden bahseder. Kleon İkinci Triumvirlik Döneminde (MÖ 43–33) önceleri Marcus Antonius ile birlikte hareket ederken, daha sonraları, muhtemelen Actium Savaşı’nın sonucunu da tahmin ederek, Octavianus (Augustus) ile hareket etme kararı alır. MÖ 27 yılında imparatorluğunu ilan eden Augustus ile iyi bir ilişki kuran Kleon, şehrin adını Julius Caesar adına ve Augustus ile başlayan Julio-Claudian’lar sülalesine atfen, Juliopolis (Julius’un Şehri) olarak değiştirir. Böylece kent İmparator Augustus’tan itibaren Bithynia Bölgesinin önemli şehirleri arasına girmiştir. Bu iyi ilişkiler Kleon’a Mysia ve Pontus bölgelerinde de topraklar kazandırmış ve Kleon adeta haydutluktan hükümdarlık seviyesine ulaşmıştır.
İmparator Traianus tarafından Bithynia Valiliği’ne getirilen Genç Plinius ise (MS 103), imparatora yazdığı mektuplarda, Juliopolis’den “içinden geçenlerin çok, trafiğin yoğun olduğu bir sınır kasabası” olarak bahseder. MS 1. 2. ve 3. yüzyıllar boyunca Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşanan barış döneminde, imparatorlukla birlikte kent de zenginleşerek gelişmiştir. Bu zenginliğin yanı sıra, kentte Hıristiyanlığın da hızla yayıldığı Bithynia Valisi Genç Plinius’un imparator Traianus’a yazdığı mektuplardan bilmekteyiz. Şehir asıl önemini, Erken Bizans çağında Konstantinopolis’ten Nikaia’ya, oradan da Ankyra üzerinden Judaea’ya (Kudüs) uzanan Hacıyolu üzerinde yer almasına borçludur.
Bu sayede MS 4. ve 9. yüzyıllar arasında, bölgenin önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelen kentin, piskoposlarının isim ve imzaları düzenli olarak Bizans Sinot Meclisi (Ruhani Meclis)kayıtlarında görülmektedir. Juliopolis, 9. yüzyılda İmparator I. Basil’e (MS 867–886) atfen Basilium-Basileion ismini alır ve 11. yüzyıla kadar bu isimle varlığını sürdürür. Bu tarihten sonra, edebi eserlerde ismine rastlanmamaktadır. Bu durum, o tarihlerden itibaren kentin önemini yitirdiğinin işareti sayılmalıdır.
MS 11. yüzyılda tarihin tozlu sayfalarında yerini alan kent, 1861 yılında bölgeyi ziyaret eden Fransız araştırmacı Perrot ve arkadaşları, kentin üzerindeki tarihi perdeyi aralamışlar ve hazırladıkları harita üzerine kentin yerini işlemişlerdir. Daha sonra 1869 yılında Lejean, 1890 ve 1898 yıllarında Anderson, 1890 yılında ise Ramsay, Hacı yolu olarak isimlendirilen yol ile ilgili çalışmalar esnasında bazen hatalı da olsa Juliopolis hakkında araştırmalar yapmışlardır. Juliopolis’te olduğu bilinen ve MS 6. yüzyılda yapılan köprü, Anderson tarafından çizilerek “Sykeon” köprüsü olarak tanımlanmıştır. Sarılar köprüsü olarak da bilinen bu köprü, 1954 yılında bölgeyi ziyaret eden Macpherson tarafından fotoğraflanmıştır.
1972 yılında D. French “Beypazarı ve Nallıhan yolu ile Ankara’ya dönerken tesadüfen iki mil taşı ve iyi korunmuş Roma Yolu kalıntısını gördüğünü bildirmektedir. Mil taşlarından elde edilen uzaklıklar ile Juliopolis’ in Sarılar köprünsünün yanında ya da yakınında, Aladağ Çayı’nın doğu ya da sol kıyısında (eskiden Sykeon olduğu düşünülen) ören yerinde ya da yakınında yer aldığını ilk kez önermiştir. 1996-1997 yıllarında Princton Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ‘‘Tahirler Projesi’’ kapsamında bölgede incelemeler yapılmıştır.
Böylelikle, baraj suları altında kalmış antik kentin izleri, nekropoldeki buluntular sayesinde gün yüzüne çıkarılmıştır. Antik dünyanın önemli yollarından biri olan ve Khalkedon, Nikomedia ve Nikaia üzerinden Ankyra’ya uzanan güzergah üzerinde yer alan antik yol, Roma Döneminde orduların ve sivillerin kullandığı bu yol, Juliopolis’ten geçmekteydi. Roma İmparatorlarından Traianus, Hadrianus, Caracalla ve Jovianus’un orduları bu yolu takip etmiş ve Juliopolis’te konaklamışlardır. İmparator Jovianus Roma’ya dönüşünde Juliopolis’in batısında yer alan Dadastana antik kentinde (İslamalan Köyü) konakladığı bir gece, MS 363/4 kışında hayatını kaybetmiştir. Daha sonra İmparator Arcadius ve Honorius, doğu seferi sırasında kuşkusuz bu yolu kullanmışlardır.
Akşama dogru hava kararmak üzereyken Çorum Alaca (Alacahöyük)'ya doğru yol alıyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder