
Kendi kaderine terkedilmiş, yıkılmaya yüz tutulmuş, sanki varlığı ve yokluğu hissedilmiyormuşcasına kendi halinde ve mahsundur yel değirmenleri. Bir zamanlar insanoğlunun şenlendirdiği bu değirmenler bugün ise virane, harap ve ot bağlamış, haliyle kaderini beklemektedir. Can Yücel'in memleketidir Datça. Buraya geldiğinizde mutlaka uğrayın. Çocukluğunun geçtiği ev bu gün müze halindedir. Eski Datça sokaklarının sizlere çok şeyler anlatacağından eminim...

Datça'ya gelindiğinde mutlaka görulmesi gereken yerlerdendir yel degirmenleri. Yine bir yaz günü Datca'dayız. Sabahın erken saatlerin de kahvaltımızı yapıp yol yorgunluğundan olsa gerek dinlenmeye çekiliyoruz. Öğleye doğru hava sıcaklığını hissettiriyor. Biraz gezindikten sonra sahile iniyoruz. Buraya gelmişken kendimizi Datça'nın tertemiz koyunda serin sulara bırakıyoruz. Tamamen kumsal olan bu koy her yönüyle mükkemmel. Bircok yerlerine duş ve giyinme kabinleri yapılmış. Halka özel bir plajdır.


Biraz nostalji yapalım dedik. Yel değirmenlerinin olduğu Kızlan köyüne geliyoruz. Burası Datça merkezine gelmeden ortalama 7-8 km. mesafe de ve hemen yol üstündedir. Buradaki yel degirmenlerinin hepsi sahiplidir. Ancak bir tanesi kaymakamlık tarafından satın alınmış olup restore edilmiş ve kafeterya olarak hizmete girmistir. Önce biraz muhabbet ile çaylarımızı yudumluyoruz ve İşletme sahibinden bilgi ediniyoruz.

Datça'nın bir çok bölgesinde yel değirmenlerini görmek mümkündür. İhtiyaç duyulmadığından sadece taş yapılardan ibarettir. Onların yerini günümüzde modern yel değirmenler almıştır.



Burada ki yel değirmenlerinin geçmişine baktığımız da kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1800 lü yılların başında yapıldığı muhakkaktır. Bundan önceki dönemlerde de yel değirmenlerinin varlığından söz edilse bile onlardan bu gün eser kalmamıştır. Bu kadar yel değirmenlerinin bir arada olduğunu var sayarsak o dönemde bu yörenin kalabalık olduğu gözden kaçmasa gerek. Ancak bu gün buralar sessiz, sakin ve kendi halinde.
Yel değirmenlerinin yapısına bakıldığında üç katlı olduğunu görüyoruz. Katlar ahşap ve taş merdivenler ile çıkılıyor. Küçük küçük pencereler. En üst kat sanırım değirmencinin odası olsa gerek. Yel değirmenlerinin içine girmek tehlikeli olduğundan dikkatli olmak gerekir. Bir çoğunun içinde incir ağaçları büyümüş. Büyük büyük örümcek ve kertenkele gibi canlıları görürseniz de hiç şaşırmayın.





Yel değirmenlerinin sessiz çığlığını ve hüzünlü halini dinlemek için güneşin batışını buradan izlemek yeterli sanırım. Her taraf karanlıklara gömülürken sende sessizliğe gömülüyorsun onun gibi. Yolunuz düşerse bir gün buralara mutlaka bunu deneyin.

Bir başka kayıp şehirde buluşmak üzere...
Datça'da diğer gezilerim
Yorumlar
Yorum Gönder