Uzun ince bir yol, kıvrım kıvrım bir yol. Saatler sonra yolun bittiği yerdeyiz. Sonu mükkemmel doğa, önünde masmavi ve uçsuz bucaksız bir deniz. Sağında Ege Denizi, solunda Akdeniz. İşte ben birleştiği noktadayım. Kısaca burası bir zamanların surlar ile çevrili şehri Knidos.
Yine yollardayım. Aylardan temmuz. Akbük kamp alanındaki güzel kahvaltı sonrası Datça'ya doğru yola koyuluyoruz.
40-45 dakikalık yolculuk sonrası Datça'dayız. Saat 10.00 civarı, Datça sokakları sakin ve kendi halinde.
Küçük bir gezi sonrası alışverişimizi yapıp arabayla 7-8 dakikalık mesafedeki Hızırşah köyüne geçiyoruz.
Kendi kaderine terk edilmiş yeldeğirmenleri yalnız ve müzmin. Restore edilmiş olan yeldeğirmenlerinden bir tanesinde çayımızı yudumlayıp ünlü şair Can Yücel'in doğup büyüdüğü Eski Datça'ya geçiyoruz.
Sokaklar ve evler mükkemmel. Sanki açık hava müzesi gibi. Kafeteryalar canlı ve rengarenk. Bu gün müze haline getirilmiş olan Ünlü şair Can Yücel'in evini ziyaret ediyoruz. Bu ev ise bu gün müze haline getirilmiştir.
Saat 13.00 gibi buradan ayrılarak Knidos'a doğru yol alıyoruz. Hava sıcak ve kör gibi. Yol boyunca gördüğümüz 3-5 çeşme ya akıyor yada kurumuş. Akan çeşmenin suyuysa ılık. Ancak elimizi yüzümüzü yıkayabiliyoruz. Mesudiye beldesine geldiğimizde kendimizi Kızılbük koyuna atıyoruz. Biraz yüzme biraz resimleme.
Buradan ayrılarak saat 15.00 gibi Knidos'a varıyoruz. Bir zamanların surlar ile çevrili liman şehrindeyiz. Antik tiyatrosu, tapınaklar, sokaklar ve şehir surları çok rahat görülebiliyor. Hemen karşısında duran küçük tepecikte ki deniz feneri ve ardındaki masmavi uçsuz bucaksız deniz ise seyrine doyum olmuyor. En güzel tarafıysa "işte Egeyle Akdeniz'in birleştiği noktadayım" diyebilmendir. Mini bir marketi vardır ancak pahalıdır. Tertemiz ve berrak sularında yüzmek düşünürseniz unutmayın ki suyu biraz soğuktur.
Knidos Antik Kenti hakkında biraz bilgi verelim. Knidos Giriş çıkış saatleri yaz uygulaması nedeniyle değişmektedir. Müze kart - nakit veya işbankası kartıyla giriş yapabilirsinizi
15 Nisan / 2 EkimYaz Açılış Saati: 08:0015 - 19:00
3 Ekim / 14 Nisan
Kış Açılış Saati: 08:00 - 17:00
Knidos Antik Kenti hakkında biraz bilgi verelim. Knidos Datça’ya 33 km uzaklıkta bulunan Knidos, yarımadanın en uç noktasında, Akdeniz ve Ege'nin birleştiği Tekir Burnu'nda konumlanmış, antik dünyanın en önemli metropollerinden biridir. Kent doğusunda ve batısında yer alan iki limanıyla mavi yolculuklara kucak açar. Knidos, ticari nedenlerle,MÖ 4. yüzyılda yarımadanın uç noktasına, bugünkü görkemli kalıntıların izlendiği yere taşınmış. Bu nedenler knidos kenti Knidos ve eski Knidos diye ikiye ayrılır.
Kuruluşu MÖ 13. yüzyıllara kadar uzanan kent MÖ 4. yüzyıldan itibaren sanat, kültür, sağlık ve dini merkez olarak ünlenmiştir. Ayrıca geliştirdiği ekolüyle bir tıp merkezi olan Knidos birçok bilim insanına da ev sahipliği yapmıştır. Bu kişilerden Mimar Sostratos İskenderiye Deniz Feneri’nin mimarı oluşuyla ünlenirken, Knidoslular tarafından satın alınan Çıplak Aphrodite heykeliyle de Praxiteles en ünlü heykeltıraşlar arasına girmiştir. Yine Knidoslu öğreti diye bilinen tedavi yöntemini Euryphon ve öğrencileri geliştirmiştir.
Günümüzde ziyaretçilerine uzun bir gezi parkuru sunan kentte, Yuvarlak Tapınak, Dionysos Stoası ve Tapınağı, Apollon tapınağı, Bolukrates Çeşmesi ve ziyaretçileri ilk karşılayan yaklaşık beş bin kapasiteli küçük tiyatrosu başlıca görülecek kalıntılardır. Ms 7. yüzyıldan sonra önemini yitirmiştir.
1858 yıllarında İngiliz arkeolog Charles Newton devrin padişahından yetki alarak önce Bodrum’da kazılar yapmış ardından Knidos’a gelip kısa zamanda her tarafı kazarak bulduğu bir çok eseri savaş gemilerine yükleyerek Londra British Museum’a götürmüştür. Knidos’u kazıp bulduklarını İngiltere’ye götürme işi bir yılda tamamlanmıştır. Bu hizmetlerinden dolayı kendisine sör ünvanı verilmiştir. Knidos kazılarıyla ilgili kitabı “A history of Discoveries at Halicarnassus ,Cnidus and Branchidae ” da yazmıştır.Tabii doğal olarak hızla bir şeyler bulup götürme çabasıyla yapılan kazılar Knidos antik kentine oldukça zarar vermiştir. Maalesef bu da Anadolu’da ilk rastlanılan birşey de değil.
Saat 18.00 gibi yorucu gezimin ardından Datça'ya geri dönüyoruz. Akşam için alışverişimizi yapıyoruz. Biraz balık, şu, çerez gibi.
Nihayetin de akşama saatler kala Marmaris Akbük kamp alanına doğru yolumuzu tutuyoruz. Bir başka Kayıp Şehir Anadolu'da buluşmak üzere...
Datça'da diğer gezilerim
Yorumlar
Yorum Gönder