Ana içeriğe atla

DEV KRALLIK MİLETOS ANTİK KENTİ

Tavşanlı kamp alanındayım. Sabah 08.00 gibi uyanıyorum. Kamp alanının kafeteryasından ekmek ve gazetemi, kamp alanının hemen dışında ise kurulmuş köy pazarından peynir, domates gibi kahvaltılıklar alıp çadırımın hemen yanıbaşında ki masamda güzel bir kahvaltı yapıyorum. Finalinde ise keyf çayımı yudumlarken gazetemin spor sayfasında Trabzonspor'u takip ediyorum.

Bu gün ki gezimde Didim'e 18 km. mesafede koloniler kurmuş, felsefe ve bilimin merkezi, filozofların şehri Milet Antik Kenti var.
Saat 10.00 gibi Didim'den ayrılıp Balat köyüne doğru yol alıyorum. 2600 yıllık şehir görünmeye başlıyor. Müze kartımı görevliye gösterdikten sonra önce tiyatrodan gezmeye başlıyorum. Tam tiyatronun tepesine çıktığımda şehir sanki ayaklarımın altında. Biraz ileride antik kent sınırları içinde bulunan bir cami ilişiyor gözüme. Kim yapmış, neden yapmış, yüz yıllarca kimsenin içinde barınmadığı bu boş kentte cami ne alaka. Bu merakım daha sonra açıklığa kavuşacak. Her kısmını gezmem abartısız üç saati buluyor. 

Artık bu muhteşem şehir Miletos hakkında edindiğimiz bilgileri aktaralım.
İonia kentler birliğinin merkezi olan Miletos aynı zamanda felsefe ilmininde merkeziydi. Büyük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlu topraklar civardaki Priene ve Heraklia gibi kentlerle birlikte Milet’inde 8 km kadar kıyıdan uzaklaşmasına neden oldu. Kaldı ki Miletos'un 4 tane büyük limanı olduğundan bahsedilir. Bu doğa olayları sonucunda kentin karşısında yer alan Lade Adası Söke Ovasının ortasında bir tepeye, Latmos körfezi ise Bafa Gölü'ne dönüştü. 

Miletos'un gecmişi cilalı taş devrine kadar gitmektedir. Bazı arkeolojik araştırmalarda elde edilen bulgulara göre Milet ilk olarak MÖ 3500-3000 yıllarında cilalı taş devrini yaşıyan insanların bir yerleşkesi olduğudur.

Miletos hakkında ilk yazılı arkeolojik kaynaklar Geç Bronz Dönemine ait olup bunlar Hitit kaynaklıdır. Bu yazılı belgeler Milet şehrinin o zamanlar bir Hitit şehri olduğunu doğrulamaktadırlar. Diğer taraftan, Milet şehri surlarının da diğer Hitit surlu şehirler planına göre inşa edildiği göstermektedir.
Tarihi tesbit edilen Milet ismi ilk yazılı belge Miletin Millawanda şehri adıyla Hitit Kralı olan II. Murisilinin vakanamelerinde bulunmaktadır. Yaklaşık MÖ 1320 de Milliwanda şehri Arzawalı Uhha-Zitinin isyanına destek göstermiştir. II. Murisili generalleri olan Mala-Ziti ve Gulla'ya Milliwandaya hücum etmelerini emretmiş ve onların hücumu sırasında şehrin bazı kısımları yanmıştır. Milette yapılan arkeolojik kazı buluntuları ile kalıntı katlarında Milette bir büyük yangın olduğunu doğrulamaktadır.

Yunan eserlerine göre Milet'de ilk yaşayanlar Karyalılar ve Leleglerdir. 

Homerin yazdığına göre de Truva Savaşı sırasında Milet bir Karya şehri idi. Trova savaşının sonlarında Pylosda bulunan iç kalede Miletden gelmiş "Milatiai" asıllı kadın esirler bulunduğu da belirtilmiştir.

Yunan tarihçi Strabon'a göre Antik Milet şehrinin bulunma efsanesine göre şehrin ilk yaşayanları Girit üzerinden geldiğidir. 

MÖ 16. yüzyılda Yunan tarihsel karanlık çağlarında Heraklidlerin geri dönüşünden sonra efsane yazanlara göre Giritli koloniciler Anadolu'ya gelip yerleşmişler ve bunlar Yunanca konuşan İyonya halkını oluşturmuşlardır.

Milet MÖ.7 ve 6.yy'da da en parlak dönemini yaşamışlar. Milet'liler özellikle MÖ.6.yy da deniz ticaretini ele geçirdikten sonra Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de kurdukları 90'a yakın koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişlerdir. Giderek büyüyen Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmisler.

Lade Savaşı'nın ardından kentin Perslerin eline geçmesi ile son buluyor. Miletlilerin bozgunu, Yunan dünyasında Atina'ya kadar büyük yankı uyandırıyor. "Plinus"un bildirdiğine göre Milet Kenti Lade Savaşı'na 80 gemi ile katılmış, tüm donanmasını yitirmiş ve kazanan Persler, M.Ö. 494'de kenti ve beraberinde Apollon Mabedini yakıp yıkmışlardır.

MÖ 479da Yunanliların Perslere karşı Mycale (Samsun Dağı) deniz savaşında galip gelmelerinden sonra Yunanistan yarımadası ve İyonya Pers nüfuzundan kurtulmuştur. Bu dönemde Milet, Atina devlet adamı Periklesin metresi olan yüksek sınıf hayat kadını Aspasianın ve Yunan edebiyatında çok açıksacık şakalarla ve hareketlerle dolu oyunlar yazarı olarak tanınan Aristidesin doğum yeri olarak ün yapmıştır. Ayni devirde Milet yeniden Hippodamos şehir planlaması teorilerine göre inşaa edilmiştir.

MÖ 403den sonra Milet tekrar Pers idaresi altina girmiş ve MÖ.4. yy. da Perslere bağlı olan Kariya Satrapları tarafından idare edilmişlerdir.

Milet MO 304de Büyük İskender tarafından Perslerin elinden alınmıştır. Büyük Iskenderin ölümünden sonra MÖ 313de Antigones ve MÖ 301de Selevkidler eline geçmiştir. MÖ 188de Milet şehri tekrar bağımsızlığını kazanmıştır. Fakat MÖ.133de son Bergama Kralı ülkesini Romalılara miras olarak verdikten sonra Milet bağımsiz kalmamış Romaya bağlanmıştır.

Roma'nın cumhuriyet ve imparatorluk devirlerinde Milet sehri merkezi Bergamada olan Asya Eyaletinin bir parçası olmuştur. Günümüzde görülen kalıntılar daha çok Roma Dönemine aittir. 15.000 seyirci alabilen tiyatrosu, Anadolunun en büyük Roma hamamı ve Faustina Hamamı, şaşırtıcı büyüklükteki Agoralar (pazar yerleri) Miletin görkemini gözler önüne serer.

İmparator Diocletianin MS.297de yaptığı Roma yörel idare reformlarına göre Milet şehri merkezi Efes olan Asiana Diakos idaresine ve yine ayni şehir merkezli Asya eyaletine bağlanmıştır.

Büyük Konstantin Roma İmparatorluğunu ikiye boldugu zaman Milet konumu nedeniyle Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu idaresinde kalmıştır. Hristiyanlığın resmi din kabulü ile Milette bir Hristiyan psikoposluk kurulmuştur. Milet Bizans İmparatorluğu içinde iken hem önemli idare merkezi olmadığı hem de limanının Büyük Menderes tarafından doldurulması dolayısıyla şehrin önemi gittikce azalmış ve şehir küçülmeye devam etmiştir. Böylece şehir açık hava tiyatrosu arkasında bulunan Palatia adı ile anılan Bizans kalesi çevresine çekilmiştir.

11. yüzyıl sonlarında Selçuklular Anadoluyu işgal etmeye başlamışlar ve Türkmen göçmenler Ege kıyılarına da yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklular zamanında Milet limanı yine Venediklilerle ticaret için liman olarak kullanılmıştır. Birinci Haçlı Seferinden sonra Bizanslılar Ege kıyılarını tekrar ellerine geçirmişlerdir.

Selçukluların Moğollara Kösedağ savaşında yenilip devletleri dağılmaya başladığında Miletin Menteşeoğulu eline geçtiği bilinmektedir.

Sonunda Osmanlilar eline gecen Milet limaninin kullanilmasi devamn ettigi bilinmektedir. 1404de Menteşe Beyleri ecdadindan İlyas Bey Milette bir cami, medrese ve oluşan bir kulliye yaptırmıştır Fakat liman dolmasiyla Milet terkedilmis sehir harabeleri bugun deniz kiyisindan 10km kadar icerde kalmistir. 

Miletos'u diğer şehirlerden farklı kılan neydi.....? Kolonicilik, felsefe ve bilim Miletos.... Filozofların Şehri...
Bundan 2 bin 600 yıl önce, akılcı düşünce ve felsefe temellerinin bu şehirde atılmış oluşu da tesadüf olmadığıdır. Modern bilim uygarlığınında temelide burasıdır. Efsaneye göre, bir gün tanrı Zeus ile fakir bir Miletli, bir konu üzerinde tartışırlar. İkisi de inattır, tartışma uzayıp gider. Sonunda başedemeyen Zeus, tanrı olmanın ayrıcalığını kullanarak tartışmayı sonlandırmak ister "Bana bak, beni daha fazla kızdırma, şimdi bir şimşek çakar, seni cayır cayır yakarım" der. Miletli köylü, korkmak bir yana, gayet sakin bir şekilde, "Koca Zeus, bu öfkenle haksız olduğunu nasıl da kanıtladın..." diye cevap verir. Hikâyenin sonunda Miletli köylünün akıbetini bilen yok. Fakat kesin olan şu ki, Miletlilerin tanrıyla özdeş bir düşünce yapısına sahip olduğudur. 

Klasik Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, İyonya'da merkez durumundaki Milet, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Büyük filozoflar Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Coğrafyacı Hekataios, şair Timotheos, ilk kent plancısı Hippodamos ve Ayasofya’nın mimarı İsidoros Miletli’ydi.

Aristoteles'e göre, felsefenin gelişmesi için iki ön koşulu var. Öncelikle, felsefe yapacak kişinin "tuzu kuru" olmalı. Yani o kişi, maddiyat kaygısına düşmeden kendini sadece düşünmeye verebilmeli. İkincisi, kişi gerçek bir merak duygusuna sahip olmalı ve en doğal görünen gerçekleri bile sorgulayabilmeli. İşte, Milet'te bu iki koşulun bir araya gelmesiyle, tarihin gerçek anlamdaki ilk filozofu kabul edilen Thales ve onun devamında, Anaksimenes ve Anaksimandros ortaya çıkmış. Babillilerden aldığı astronomi bilgisi ve Mısır'dan getirdiği söylenen geometri bilgisi dışında Thales'in asıl önemi, aklına takılan sorularda. "Neyin var olduğu" ve "neyin gerçek olduğu" gibi sorular sayesinde Thales, o güne dek doğadaki her olayı ayrı bir tanrının varlığına bağlayan mitolojinin ötesine geçerek; her şeyin nedenini, doğanın kendisinde aramaya başlıyor. Thales ve öğrencilerinin "Fizikçiler Okulu" diye anılması ve pozitif bilimin temellerini attıklarının söylenmesi de bu yüzden. Thales M.Ö. 582de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş.

Milet'i çevredeki diğer antik kentlerden ayıran bir başka özellik, Afrodisyas'ta olduğu gibi çok büyük bir alana yayılmış olmasıdır. Günümüze kadar gelebilmiş yapılar topluluğuna baktığımızda gezilecek yerler hakkında bilgi sahibi olduk.

tiyatro
Günümüze kadar ulaşabilmiş Milet Tiyatrosu, Yunan-Roma tipinin en güzel örneklerinden biridir. MÖ 4. yy Helenistik dönemde 5 bin 300 kişilik olan tiyatronun kapasitesi, Roma döneminde 15.000 kişiye çıkarılmış şimdiki şekilini Roma döneminde almıştır. Tiyatronun üst katlarından şehirin 4 limanı da görülmektedir.

Batı ve Güney Agoralar (ticaret alanı)
20 yy. başlarında, yapılan Theodor Wiegand idaresindeki Alman arkeolojik araştırma ve kazıları sonunda hemen hemen tümüyle Güney Agorasi için anıt şekilde olan Milet Pazar Kapısı taş parçalara ayrılmış olup Almanya'ya taşınmış ve yapı yeniden birleştirilmiştir. Ortaya çıkan bu şaşaalı antik eser Berlinde Bergama Müzesinde özel bir odada gösterilmektedir.
Bouleuterion (kent meclis binası)
Şehir Senatosunun toplantı salonu. 1.500 kişi alacak kapasitede. 
Nimfeaum (kutsal anıtlar)
Heykellerle bezenmiş mermerden üç katlı halk havuzu ve çeşmesi 

Kutsal alanlar
Delphinios Kutsal Alanı, Serapis ve Athena Tapınakları, üç Bizans kilisesi ve bir sinagog kalıntıları vardır.
Delphinion kutsal alanı Apollon'a adanmış olan şehrin ana açık hava tapınağıdır.
Atena Tapınağı
MÖ 5. yüzyılda yapılan bir İonik usulde tapınak ve anıttır. Şehrin en eski binasıdır. Serapis tapınağı Mısırda Ptolemi hanedanının resmi dini olup eski Mısır tanrılarını ve tapınma gelenek ve göreneklerini de içerlemektedir. MÖ 3. yüzyılda basilika planına göre yapılmış olup önünde üç sutunlu bir anıtsal kapı bulunmakta.

Kutsal Yol
Bu sokak 100m uzunlukta ve tretuvarlar hariç 28m genişliktedir. Kaldırım taşları Roma İmparatoru Trajan zamanında tamir görmüştür.

Kutsal Kapı
Demir Kapı olarak bilinmekte; şehir savunma kapısı olup Kutsal Yola açılmaktadır. MÖ 5. yüzyılda yapılıp Roma İmparatoru Trajan (MS. 98-117) zamanında restore edilmiştir.
Liman Anıtı
MÖ 31de yapılan Actium Deniz Savaşı anısınadır ve yarı balık yarı insan bir Triton röliyefi halindedir.

Stadium
230m uzunlukta 74m genislikte olup bir duzluk arazide sehrin en eski binalari uzerine etrafina kemerler kusaklar halinde uzerine seyirci oturma yerleri ile yapılmıştır.

Faustina Hamamı
Roma devrinde (MS. 161-180) de Roma İmparatoru Marcus Aureliusun karısı Faustina tarafından yapılmıştır.

Roma Hamamı
MÖ 1. yuzyılda yapılmış; üstü açık atletik eksersizler için bir pleastra ve büyük bir avlu etrafında 5 büyük odadan ve bazı küçük odalardan oluşmaktadır.

Kutsal Yol
Bu sokak 100m uzunlukta ve tretuvarlar hariç 28m genişliktedir. Kaldırım taşları Roma İmparatoru Trajan zamanında tamir görmüştür.

Kutsal Kapı
Demir Kapı olarak bilinmekte; şehir savunma kapısı olup Kutsal Yola açılmaktadır. MÖ 5. yüzyılda yapılıp Roma İmparatoru Trajan (MS. 98-117) zamanında restore edilmiştir.
Liman Anıtı
MÖ 31de yapılan Actium Deniz Savaşı anısınadır ve yarı balık yarı insan bir Triton röliyefi halindedir.

Nihayetin de ne alaka dedigimiz yere geliyoruz. Menteşeoğlu beyliği döneminde yapılan 1404 tarihli İlyasbey tarafından inşa ettirilen İlyasbey külliyesi ile karşı karşıyayız. Cami, medrese, kervansaray ve hamamlardan oluşuyor. Öğrendiğimiz kadarıyla menteşeoğlu beyliği burayı ele geçirince başkent yapmış.

Beylikler döneminden günümüze kadar gelmiş mükkemmel bir mimariye sahiptir. Caminin mimari yapısına baktığımızda tek minareli ve tek kubbelidir. Mimberi ve mihrabı çok güzel işçilikle yapılmıştır. Duvarlar ve taban mermerle kaplıdır. Hemen yanıbaşındaki türbe İlyasbey'e aittir. 

Ne acıdır ki Milet'de bulunan birçok taşınabilir eserlerde diğerleri gibi yurtdışına (özellikle Paris Louvre Müzesine) kaçırılmıştır. Miletos antik kentindeki tiyatronun yakınında yer alan yerel müze, 1973'de açılmıştır. Milet Müzesi'nde, Miletos, Didim ve Priene ören yerlerinden çıkarılan çeşitli dönemlere ait eserler, Büyük Salon, Orta Salon ve Küçük Salon olmak üzere üç salonda sergilenmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesinde de Miletten çıkarılan bazı eserler bulunmaktadır.

Miletde ilk arkeolojik kazılar 1873de Fransız arkeologu Olivier Rayet tarafından yapılmıştır ve onu Alman arkeologu Theodor Wiegandın yaptığı kazılar takip etmiştir. Fakat kazılar devamlı yapılmamış; zaman zaman harpler ve diğer nedenlerle aksamıştır. Şu anda Milette kazılar Almanya Bochumdaki Ruhr Üniversitesi tarafından organize edilmektedir.

Bu günkü yorucu gezimizin ardından Bafa Gölü'ne doğru yol alıyorum. Bir başka kayıp şehirde buluşmak üzere



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLU' DAKİ SELÇUKLU ESERLERİ

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077 - 1308) Türkler'in anadoluya girişi 1071 yılında  Büyük Selçuklu Sultanı Al parslan tarafından Malazgirt Savaşında Bizans'lıları mağlup etmesiyle olmuştur. 1092 yılında iç karışıklıklar sonucunda dörde ayrılan Büyük Selçuklu Devleti' nin son bulması Anadolu da Anadolu Selçuklu Devleti' nin doğmasına sebep olmuştur. İznik' e kadar tüm Anadolu' ya hakim olan Süleyman Şah 1077 yılında  Anadolu Selçuklu Devletini kurmuş oldu. Anadolu' nun Türk' leşmesinde büyük rol oynayan Selçulu' ların İlimde de ilerlemeleri şüphesiz çok büyüktür. Yaptıkları eserlerde özellikle medreseler başta olmak üzere han, hamam, darüşşids, cami, köprü gibi eserler halen daha ayaktadır. ÖNEMLİ ESERLERİ ALAADDİN CAMİİ Anadolu Selçuklu Devrinin en büyük ve en önemli ulu camilerinden biri olan Alaaddin Camii Konya’nın merkezinde yer alan Alâeddin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı I.Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanınd

OSMANLI DÖNEMİNDE KABADAYILAR

1 - İPSİZ RECEP (1862) 1. İpsiz Recep Reis, 2. Mehmet Altıkanoğlu, 3. Osman Altıkanoğlu, 4. Salih Çavuş, 5. İlyas Altıkanoğlu ve 6. Kansız Ali 1862 yılında doğan İpsiz Receb Rizeli' dir. İpsiz lakabının verilmesine dair iki anlatım vardır. Birine göre cesareti, gözü pekliği ve ataklığı, diğer anlatıma göre ise elinde, avucunda ne varsa olanada, olmayanada dağıtmasıdır. yani "cep delik cepten delik" misali ismi ipsize çıkmıştır. Milli mücadelede ki başarısıylada Atatürk' ün takdirini kazanmış birisidir.  O zamanlar yelkenkisiyle kömür taşımacılığı yaparken işlerinin ters gitmesiyle eşkiyalığa soyunmuştur. Kandıra civarında müslüman halka zulüm yapan rum çetelerine karşı Kuva-i Milliye saflarında başarıyla karşı koymuştur. 2 - ODESALI KOSTİ (1895) 1885 doğumlu olan Odesalı Kosti Tünel' den Taksim' e kadar tüm mekanların haracını yiyor, hiç ip ucu bırakmadan kayıplara karışıyordu. Başı sıkışıncada işgalci polisler sayesinde paça

DOĞANBEY KÖY (Terk edilmiş Rum Köy'ü)

Bugün ki gezi rotamızda Doğanbey Köy ve Karina bölgesi var. hlc tatil köyünde yaptığımız güzel bir kahvaltıyla yola koyuluyoruz.  Kuşadası' ndan saat Saat 12.30 gibi buradan ayrılarak Doganbey Köy yolunu tutuyoruz. Dilerseniz Atburgaz' dan geçerken Atburgazı Kalesi(Asartepe) ve Yakapınar Kalesi' ni gezebilirsiniz. ama bu gün bu iki kale harabeye dönmüş durumdadır. Yollar asfalt ve tek şeritli. İleride yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yol Milet Antik Kenti' nin oldugu Balat Köyü ' ne gidiyor. Biz sağdan Doğanbey tabelasını takip ediyoruz. Nihayetinde Doğanbey Köy' e varıyoruz. O da Priene gibi sırtınını Samsun (Mykle) dağlarına dayamış. Önünde Büyük Menderes Deltası' nın Ege Denizi' yle buluştuğu muhteşem manzara.  Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde yer alan Doğanbey köyü, yürüyüş parkurları, trekking alanları, kuş çeşitliliği, gelişmiş florası ve endemik bitki türleriyle eko turizmin de geliştiği bir bö

ZAMANA DİRENEMEYEN YEL DEĞIRMENLERINİN ÖYKÜSÜ

Akdeniz ülkeleri ve özellikle adalarında var olan yeldeğirmenleri restore edilip turizme kazandırılırken bizim ülkemizde neden varlığından söz ettirilemiyor bilinmez. Bunlarında hemen hemen hepsi bu gün kaderine terkedilmiş olup zamana direnmektedir. YEL DEĞİRMENLERİNİN TARİHİ Tarihteki ilk yel değirmenlerine, MÖ 2800 yıllarında Mısır ve Çin’de rastlıyoruz. Yazılı belgelerde rastlanan ilk yel değirmeni, MS 644 yılında İran-Afganistan sınırında yer alan Seistan’da inşa edilmiş. Modern yel değirmeni olarak nitelendirebileceğimiz ilk rüzgâr türbini, 1890 yılında Danimarka’da üretilerek rüzgâr gücünün elektrik enerjisine çevrilmesinde kullanılmış. 20. yüzyılla birlikte buhar gücünün ortaya çıkması ve kentlerin elektriğe kavuşması, klasik yel değirmenlerine zamanın tozlu raflarındaki yerlerini de hazırlamış.(sklife  Ekim 2009 sayısından alınmıştır). Yel değirmenlerinin yapısına bakıldığında üç katlı olduğunu görüyoruz. Katlar ahşap ve taş merdivenler ile çıkılıyor. Küçük küçük

TRABZONSPOR EFSANESİ'NİN DOĞUŞU

Büyük üstad, efsane hoca Ahmet Suat Özyazıcı der ki ; " İbadetin kazası olur ama futbolun kazası asla olmaz " Bu devrim 20-22 yaşlarında Trabzon'lu gençlerin devrimidir. Bu devrim 1974-75 sezonunda Türkiye 1.nci futbol ligine damgasını vuran ve İstanbul hegemonyasına son veren, büyük paraların döndüğü, yıldız oyuncuların istanbul'da toplandığı ve emeğin paraya karşı olan devrimidir. Anadolu'da efsane olacak olan Trabzonspor; bunun sinyallerini 2.nci ligde  (1973-74) iken verdi. O sezon Türkiye Kupası çeyrek finalinde Fenerbahçe'ye ecel terleri döktürmesiyle gündeme geldi.  1.nci lige çıktığı sezon Şenol, Cemil, Necati, Kadir, Turgay, Bekir, Ali Yavuz, Hüseyin Tok ve Ali Kemal gibi 20-22 yaşlarındaki as kadrosunu bozmayarak 1.nci ligde de devam etmesi belkide yaşanmış olan Anadolu devriminin en büyük sebebidir. 2.nci ligde şampiyon olarak 1.nci ligde yoluna devam eden kadronun yaşlarına bakalım.  1973 - 74 Sezonu   (2 lig)  Ka

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR Ülkemizde gezilip görülmesi gereken o kadar çok kanyonlar, vadiler var ki, ancak bunlardan bir kısmı gezilip görülebilmektedir. Kimisi kuru bir vadi, kimisi ise şelalerin ve göllerin süslemiş olduğu kayalıklar arasına sıkışmış derin su yatakları. Genel olarak bakıldığında kuru vadiler de binlerce yıl önce insanların yaşadığı mağara yatakları ve kaya kiliseleri görürüz. Geçmişin izlerine tanıklık yapmak isteyenler genellikle guruplar halinde buralara akın eder.  Sulu vadi yataklarında ise genellikle adrenalini tatmak isteyenlerin rafting ve kano sporları yapmak, yüzmek veya tırmanmak gibi maksatlı sebeplerden dolayı tercih ettiklerini görürüz. Bu  vadilerin her yıl onbinlerce yerli - yabancı turistler tarafından ziyeret edildiği unutulmamalıdır. İşte bunlardan 45 kanyonu kısaca yazmak istedim. 1 - IHLARA VADİSİ - AKSARAY Dünyanın ikinci büyük kanyonudur.  Ortalama 14 km uzunluğa sahip olan Ihlara Vadisi Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesinde olup Nevş

BİR ZAMANLARIN FURYASI ÇİZGİ ROMANLAR

Bir döneme damgasını vuran çizgi romanlar dünyada olduğu gibi Türkiye'yi de kasıp kavuşmuştur. Özellikle 1955 ve 1990 yılları arası. Her ne kadar bu gün okuyan olsa bile televizyonların çok kanallı sisteme geçmesi, sonradan internet ortamının doğması eski heyecanını yitirmesine sebep olmuştur.  1900 lü yılların başında gazetelerin ara sayfalarında yayımlanmaya başlayan çizgi romanların okuyucularda patlama yapması haftalık mecmuaların basılmasına sebep olmuştur. Her ne kadar kahramanlarının geneli Amerikalı olması ve olayların Amerika topraklarında geçmesine rağmen (ZAGOR, MISTER NO, TEKSAS, TOMMIKS, SWING gibi) yaratıldığı ve basıldığı yer İtalyadır, yazarları da İtalyan'dır.  Dünyayı kasıp kavuran çizgi roman dünyasından Türkiye'de nasibini almıştır. Yabancı çizgi roman kahramanlarına karşın Tarkan, Karamurat, Karaoğlan, Tolga, Yüzbaşı Volkan gibi kahramanların da ülkemizde doğmasına sebep olmuştur.  Işte bu ülkemizde genellikle okunan ve ilgi gören çizgi

YARIMBURGAZ MAĞARASININ GİZEMİ

Bu günkü gezimizi insanlık tarihinde, 400 bin yıllık geçmişin kanıtı olan ve İstanbul'un göbeğindeki bir yere yani Yarımburgaz Mağaralarına yapacağız. Bulunan buluntular dünya tarihinin geçmişteki en büyük tartışmasız belgesidir. Dört ayrı mağaradan oluşup mağara çevresinde de birkaç kaya mezarları da bulunmaktadır. Maalesef İstanbul’un bilinen iki tarih öncesi höyüğü olan İçerenköy ve Fikirtepe höyükleri inşaat çalışmaları, bina vs. arkalarında iz bile bırakılmadan yok olup gitmiş, burasıda nasibini almak üzeredir. Türkiye’de Paleolitik çağlardan Bizans’a kadar 400 bin yıllık insanın yerleşim serüvenine ait çok az rastlanacak kadar iyi korunmuş buluntularla en eski yerleşim yeri bu mağaralardır.  Bir keresinde meraktan veya maceradan olsa gerek birader ve yeğenim ile mağaraya demir parmaklıklar altından sürünerek giriş yaptık. Telefonlarımızın feneri ile yarım saat yol aldık. Birazda ürpertici bir havası vardı. Şarz bitimine karşı geri dönmek zorunda kaldık. Sanırım

YEŞİLÇAM SİNEMASININ UNUTULMAZ 202 FİLMİ

1962 ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET                                Sadri ALIŞIK                                Sezer SEZİN  1977 1962 YILANLARIN ÖCÜ                                Fikret HAKAN                                Nurhan NUR                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1962 KÜÇÜK HANIMIN ŞOFÖRÜ                                Ayhan IŞIK                                Belgin DORUK                                Yönetmen : Nejat SAYDAM 1963 BARUT FIÇISI                                İzzet GÜNAY                                Fatma GİRİK                                 Yönetmen : Zafer                                  DAVUTOĞLU                          1963 SUSUZ YAZ                                Hülya KOÇYİĞİT                                Ulvi DOĞAN                                Erol TAŞ                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1964 GURBET KUŞLARI                                Cüneyt ARKIN                                Filiz