Bu günkü gezi planımızda Magnesia Antik Kenti var. Ancak sıcak nedeniyle gezimizi öğleden sonraya erteledik. Yüzme ve yemek sonrası yola koyulduk. Kuşadası ile Germencik arası 34 km. Germecik'ten sağa saparak Söke yolu üzerinden 5 dk. kadar gittik. Antik kentin girişinde zeytin ağaçları altında küçük bir kulübe var. Orada görevliler ile çay içip kısa bir muhabbet ettik. Buraya kadar gelmişken zeytin ağacının yapraklarından toplamayıda ihmal etmiyoruz.
Bu kent düzce geniş bir alana yayılmış. Agorası, tapınakları, gimmesiaai, tiyatro, arenası ve birçok bölümleri bu gün halen daha ayaktadır. Gezimiz esnasında gördüğümüz sütunlar ve kabartmalar ayrı bir güzellikte. Bölmeleri olmayan 32 kişilik Latrina (genel tuvalet) dikkatimizi çekiyor. Bir diğer dikkatimizi çeken ise alt yapı kanalizasyon sistemi oluyor. Bu arada girişte çay içtiğimiz bekçi ile tekrar karşılaşıyoruz. Bize kimsenin görmediği ve ziyaretcilere yasak olan bir yeri göstermek istediğini söylüyor. Takip ediyoruz. Bizi ağaç ve dikenli otlar ile kaplı bir yere götürüyor. Burası bir yeraltında kalmış giymnasion binası. Örümcek tevekleriyle kaplı merdivenlerden aşağı inerken bir taraftan karanlığa gömülüyoruz. üç kat aşağıya indiğimizde spor odalarını görüyoruz. Bir çoğu toprak ile dolmuş. Devamında ise ileride başka bir merdivenlerden yukarı çıktığımızda küçük bir tepenin üzerinde kendimizi buluyoruz. 10 dakika kadar yürüyüş sonrası devasa bir yapı ile karşılaşıyoruz. Burası bir dev stadyum. Kabartmalar dehşet verici.
Kısaca Magnesia Antik Kenti hakkında bilgi verelim. Kaynaklara göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Milattan önce Menderes nehrinden gelen alüvyonlu topraklar bu ovaları doldurmadan önce denizler ile kaplıymış. Bafa gölü gibi burasıda Ege Denizi'nin koylarındanmış. Bafa Gölü kıyısındaki Kapıkırı köyünde bulunan Herakleia, Didim Balat köyündeki Milet, Aydın merkezdeki Tralleis ve Söke'deki Priene antik kentleri gibi Magnesia Antik Kenti'de bir liman şehriymiş.
İlk kurulan kentin yeri bilinmemektedir. Dönemin yazarı Diodor'a göre Menderes Nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması, meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399 bu günkü yerine taşıdığı yazmaktadır.
Magnesia Antik Kenti MÖ.334 yılında Nysa ve Tralleis gibi Büyük Iskender'in saldırılarına dayanamayarak yönetimine geçmiş. Sonrasında Seleukos, ardından Bergama Krallığı'nın hakimiyetine giren Magnesia, Roma Döneminde önemini korumuş, Bizans Döneminde piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
Magnesia, bir kent suru ile çevrili, yaklaşık 1.5 km. çapında bir alanı kapsayan, planlı cadde ve sokak sistemine sahip bir kentmiş. Belli bir zaman sonra Priene, Efes ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma gelmiş.
Magnesia Antik Kenti diğer antik kentler ile kıyaslandığında fazla tahribata uğramamıştır. İlk kazılar kısa süreli araştırmalardan sonra 1891 yılında Berlin Müzesi adına Carl Humann tarafından yapılmış. 21 ay süren bu kazılarda tiyatro, Artemis tapınağı ve sunağı, agora, Zeus tapınağı ve prytaneion kısmen ya da tamamen ortaya çıkarılmış.
Magnesia'da bulunan eserler Paris, Berlin ve İstanbul müzelerinde sergilenmektedir. 1893 yılında sona eren kazılardan yaklaşık 100 yıl sonra, yavaş yavaş ortadan kaybolmakta olan Magnesia'daki kazılara 1984 yılında Kültür Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi adına yeniden başlanmıştır.
Magnesia'nın zamanındaki ünlü antik dönem mimarı Hermogenes'tir ve onun eserleridir. Hermogenes'in baş yapıtı Magnesia'daki Artemis Leukophryene tapınağıdır. Hermogenes'in tapınağı, Arkaik Döneme (MÖ 6 yy) ait olan Artemis tapınağının kalıntıları üzerine Hellenistik Dönemde (MÖ 3 ve 2 yy) inşa edilmiştir. Tapınak, İon düzeninde 8×15 sütunlu olup 67.50×40 metreyi bulan boyutlarıyla Anadolu'nun 4. büyük tapınağıdır.
Magnesia'daki diğer önemli bir yapı ise MÖ 2 yy. sonlarında yapılmış ve bugün toprak altında kalmış olan tiyatrodur. Magnesia tiyatrosu Vitruvius'un verdiği genel tiyatro planına en fazla uyan ender örneklerden biridir.
100 yıl önceki kazılardan sonra yeniden toprakla örtülen diğer yapıların başında yine Hermogenes'in yaptığı varsayılan agora ve Zeus tapınağı gelmektedir. 26.000 m² lik boyutu ile döneminin en büyük çarşıları arasında yer alan agoradaki Zeus tapınağının cephesi bugün Berlin Bergama Müzesi'nde sergilenmektedir.
Magnesia'da bugün görülebilen diğer yapılar Roma İmparatorluk dönemi ve daha sonralarına aittir. Spor ağırlıklı bir eğitim merkezi olan gymnasion, Milet'teki Faustina hamamının küçük bir kopyası olan hamam, tiyatro ile Artemision arasında yer alan odeion, 25.000 kişilik stadion, tiyatro planlı bitmemiş bir yapı, çarşı bazilikası, niteliği henüz bilinmeyen bir Bizans yapısı ve Artemision'u da çevreleyen Bizans suru Magnesia'da bilinen diğer yapılardır.
15. yüzyıla ait enine planlı Çerkez Musa Camii ise örenyerinin tek İslâmî yapısıdır. Güzel bir gezimizin ardından Kuşadası'na doğru geri dönuyoruz.
Bir başka Kayıp Şehir Anadolu'da buluşmak üzere...
Rum Köyü Doğanbey Köye Seyir tıklayınız
Gizemli Şehir Alinda Antik Kenti tıklayınız
Yorumlar
Yorum Gönder