Ana içeriğe atla

HER YÖNÜYLE DİLEK YARIMADASI

Öncelikle yılda yaklaşık 600 000 yerli ve yabancı turistin Dilek Yarımadası ile Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nı ziyaret ettiğini hatırlatalım. Neden Dilek Yarımadası Milli Parkı derseniz ... İşte size 17 neden...
  1. Plajları ve Koyları
  2. Yürüyüş ve Trekking Parkurları
  3. Zeus Mağarası
  4. Panionion Antik Kenti
  5. Tekne Turları
  6. Priene Antik Kenti
  7. Eski Doğanbeyköy
  8. Thebai Antik Kent
  9. Melia Antik Kenti
10. Oluklu Kanyonu
11. Karina Bölgesi
12. Aziz Nikola Kilisesi
13. Ayayorgi Manastırı
14. Hagios Antonios Manastırı
15. Kursunlu Manastırı
16. Doğal Hayvanat Bahçesi
17. Kaleler
Dilek Yarımadası Milli Parkı'na ulaşım oldukça kolay ve ucuzdur. Aydın, Kuşadası, Söke ve Davutlar ilçesinden kalkan dolmuşlar ile ulaşabilirsiniz. Giriş ücretlidir ve fiyatıda çok uygundur.
Dilek Yarımadası Milli Parkı Kuşadası’nın Güzelçamlı beldesine bağlıdır. Samsun Dağlarının oluşturduğu ve Ege’ye doğru burun gibi uzanan bu milli park Samos (Sisam) adasına oldukca yakındır. Yarımadanın en yüksek yeri Milli Parkın adını aldığı Mykale yani Dilek Tepe’dir ve 1237 m yüksekliğindedir.
1966'da milli parklar kapsamına alınan Dilek Yarımadası 10.985 hektarlık alanı ile önemli hayvan türleri, bitkileri ve doğal güzellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Ayrıca sınırındaki Söke'ye bağlı 16.613 hektarlık Büyük Menderes Deltası'da 1994 yılında milli parklar kapsamına alınınca turizmciler için bu iki milli park daha da önem kazanmıştır.
Doğa fotoğrafçılığı için mükkemmel bir yerdir. En iyi korunmuş Akdeniz maki bitki örtüsü, doğal bitki, hayvan toplulukları, dinlenme, jeoloji, tertemiz koyları ve plajları ile Dilek Yarımadası yaz aylarının en popüler yeridir.
Eski adı Kalamaki olan Dilek Yarımadası gür orman örtüsüyle kaplıdır. Milli park içinde bilindiği kadarıyla bugüne kadar 805 adet bitki türüne rastlanmıştır. Bunlardan 6 tanesi dünyada bir tek Dilek Yarımadasın da görülmektedir. Sayısız bitki örtüleri içinde en çok görebileceğimiz bitki çeşitlerine baktığımızda karaçam, karaselvi, erguvan, defne, akçaağaç, ıhlamur, çınar, zakkum, kokarçalı, hanımeli, kavak, incir, ahlat, böğürtlen, keçiboynuzu, sandal ağacı, zeytin, meşe, katırtırnağı, dişbudak, yasemin, alıç, menengiç, sumak, karaağaç, funda eğrelti otlarını görmekteyiz.
Birçok kuş türü ile kara ve deniz canlılarına ev sahipliği yapmanın yanı sıra özellikle nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarınında uğrak noktasıdır. Dilek Yarımadası ile Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nda yaklaşık 250 adet kuş türü bulunur ve bunlardan 70’i burada üremektedir. Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan küçük karabatak, dünyada toplam sayıları 3000 çift olduğu tahmin edilen tepeli pelikan, küçük akbalıkçıl, küçük kerkenez, akça cılıbıt ve akkuyruklu kartal deltada üreyen önemli kuş türlerinden bazılarıdır.
Ortalama 28 memeli, 42 sürüngen, 45 çeşit balık türüne ve çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapmaktadır. Yunusların ve deniz kaplumbağalarının özgürce dolaştığı bu ortam içinde, türlü algler, ahtapot ailesinden kafadan bacaklılar, deniz kestaneleri ve deniz yıldızları, süngerler ve pek çok balık türü yaşar. Orfoz, lağos, sinarit, mığrı, müren, levrek, eşkina, akya, sarpa, iskaroz, papaz balığı, karagöz, melanur, lapin, mırmır, sargoz, hanoz, iskorpit, kefal, çipura bu balıklardan bazılarıdır. Ayrıca 1998 yılında Akdeniz'de yaşayan bir tür olan uzun blalinanın 14 metre boyundaki leşi Kavaklıburun koyu sahilinde karaya vurmuştur. Bu durum Milli Park sahillerinin enderde olsa balinalara ev sahipliği yaptığını ortaya çıkarmıştır. Bu balinaya ait iskelet Kuşadası Güvencinada Kalesi’nde sergilenmektedir.
Milli Park, nesli tükenmiş ya da tükenmek üzere olan Anadolu Parsının batıda yaşadığı son noktadır.
1. Kuşadası Plajları ve Koyları
Dilek Yarımadası Milli Parkı koyları ve plajlarının tamamı tuvalet, duş, piknik ve kafeterya ihtiyacınızı karşılayacak niteliktedir. Tüm koylar, özellikle hafta sonları için çok kalabalık olabiliyor. İmkanınız varsa hafta içi gitmenizi önerimdir. Birçok koyu olmasına rağmen sadece dört tanesi halka açılmıştır. Bu koyları milli parkı girişten itibaren özetlemek gerekir ise;
İçmeler Koyu: Milli parka giriş yaptıktan 1 km sonra gelen ilk koydur. Burası milli parkın en kalabalık noktasıdır. Girişe yakın olması sebebiyle arabası olmayanlar için çok rahat ulaşımdadır. 310 metre uzunluğundaki bu plaj hem yakınlık hemde kumsal olması sebebi ile büyük ilgi görmektedir.
Aydınlık Koyu: Milli park girişine 5 km mesafedeki ikinci koydur. 750 metre uzunluğunda plaja sahiptir.
Kavaklıburun Koyu: Kavak ağaçları nedeniyle Kavalıburun ismini alan koy 1 km uzunluğunda doğal bir plajdır. Burası milli parkın en uzun plajıdır. Milli park girişine 9 km mesafede üçüncü koydur.
Karasu Koyu: Milli park girişine 11 km mesafede olup en son koy konumundadır. Diğerleriyle kıyaslandığında suyu berrak ve çakıllıktır. 450 metre uzunluğunda olup buradan Sisam adası çok rahat görülebilmektedir.
2. Yürüyüş ve Trekkink Parkurları
Dilek Yarımadası’nın doğal yapısı arasında yürüyüş parkurları da bulunmaktadır. 27 bin hektarlık milli parkın en yüksek noktası, 1237 metre yüksekliğindeki Dilek Tepesidir. Devamı ise Doğanbey Köyü’ne ulaşmaktadır. Zirveden manzarayı izlemenin zevki tarifsizdir. Kilometreler boyunca yürüyebileceğiniz trekking parkurunda yürüyüş tabelaları aracılığıyla yolunuzu kaçırmanız mümkün değildir. Burada yürüyüş yapmanın yanı sıra bisiklet turuda yapmanız mümkündür
Trekking Parkuru yapmak isterseniz bunlardan en uygunu Aydınlık Koyu ile Kavaklıburun Koyu arasında başlayan parkurdur. Yol üzerinde birbirinden farklı hayvanlarla karşılaşabilirsiniz. Özellikle domuzlar. Evcilleştirilmiş bu hayvanlarda korkulacak bir durum yoktur.
Olukludere Kanyonu Parkuru...Başka bir parkur da milli parkın girişine yakın bir noktada yer alan, antik döneme ait birkaç yapıya sahip Panionion’dan başlamaktadır. Panionion’dan başlayan parkuru Eski Doğanbey Köyü’ne kadar uzatabilirsiniz. Uzaklıklık ise yaklaşık 30 km dir. Oluklu Kanyon’dan başlayıp Karakol Geçidi üzerinden Panionion’a olan mesafe ise 37 km dir. Bu parkur daha ziyade bisiklet için daha çok uygundur.
3. Zeus Mağarası
Milli parka gelmeden Güzelçamlı girişinde bulunan Zeus Mağarası’na uğramayı ihmal etmeyin. Tatlı su ile tuzlu suyun buluştuğu bu mağarada ki göletin derinliği ortalama 10 - 15 m. kadardır. Çamur banyosu yapabilirsiniz. Tabii ki buz gibi suya girmek te biraz cesaret ister. Mitolojiye göre gök tanrısı Zeus, kardeşi Poseidon’u kızdırdığı zaman Poseidon üçlü yabası ile denizi kabartıp dalgalandırıyormuş, Zeus da böyle durumlarda kendini mağaraya atıp kardeşinin sakinleşmesini bekliyormuş.
4. Panionion Antik Kenti
İyonya devletleri Foça ile Didim arasındaki topraklarda yaşamış olup zamanın en ileri uygarlığını yaratmışlardır. Aralarında Priene, Myus, Miletos, Samos, Ephesus, Teos, Labedos gibi devletlerin kurduğu federasyon, gelecek ile ilgili planları Panionion’da yapar, savaş kararlarını burada alırlarmış. 1950’li yıllarda Frankfurt Üniversitesi’nden arkeolog Gerhard Kleiner burada yaptığı kazı çalışmalarında kayanın dış yüzeyine oyulmuş 11 basamaklı bir oturma alanı keşfetmiş. Antik tiyatro şeklindeki oturma alanı, bu bölgenin bir toplantı alanı olduğunu doğrular nitelikte.
Panionion’a ulaşım kolaydır. Milli parka gelmeden hemen yolun üzerinde olup 150 m kadar iceridedir. Yolu bozuk olduğundan yürüyerek gitmeniz tavsiyemdir.
5. Tekne Turları
Güzelçamlı ve Kuşadası’ndan kalkan tekneler ile turlara katılabilirsiniz. Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda araba ile ulaşamayacağınız mükkemel koylarına gidebilir, tertemiz sularında yüzebilir ve harika resim kareleri yakalayabilirsiniz. Ayrıca tekneler Yunanistan'ın Sisam Adası açıklarına kadar yanaşmaktadır.
6. Priene Antik Kenti
Priene, Söke ilçesinin Güllübahçe beldesindedir. 12 İonia kentlerinden bir tanesidir. MÖ.1200 yılların da Dor göçü sırasında Atina Kralı Kondros' un torunlarından Aipytos tarafından kurulmuştur. Araba ile ulaşım çok kolaydır. Ülkemizde en iyi korunmuş antik kentlerden bir tanesidir. Mutlaka gezmenizi tavsiye ederim.
7. Eski Doğanbeyköy
Doğanbey Köy 1923 yılına kadar Rumlar' ın yaşadığı bir kasaba konumundaydı. Geçmişi M.Ö. 7. yüzyıla kadar dayanır. Rumlar'ın yaşadığı dönemde köyün ismi de Rumca "Domatia" olarak geçerdi. Bu köy aynı zamanda Thebai Antik Kenti' nin de uzantısıdır. 1924 yılındaki mübela ile Selanik' ten getirilen soydaşlarımız yerleştirilmiş. 1959 daki deprem ile köy aşağıya taşınmıştır.
Köyün hemen girişinde bir kafeterya vardır. Orada güzel bir kahve molası verebilir, gözleme yiyebilirsiniz.
Arnavut kaldırımlı sokakları, taş yapılı evleriyle Rum mimarisinin en güzel örneklerini görmek mümkün. Evlerin bahçeleri kaktüs, rengarenk çiçekler, meyve ağaçlarıyla süslenmişçesine duruyor. Sessiz sakin sokakları, kuş cıvıltıları ziyaretçilere bambaşka haz veriyor.
8. Thebai Antik Kent
Doğanbey Köyü sınırları içinde olup tepe üzerinde kurulmuştur. Tuzburgaz ve Yeni Doğanbey Köyü geçtikten sonra araba ile ulaşım sağlanmaktadır. Bu gün birkaç sur parcalarının kaldığı antik kentte fazla birşey kalmamıştır. Tarihi sevenler için idealdir.
9. Melia Antik Kenti
Davutlar Beldesi Dilek Dağı'nın Çatallar Tepe denilen yamacta yer almaktadır. Deniz seviyesinden 750 metre yükseklikte yaklaşık 7 hektarlık bir alana yayılmış. Kent moloz taşlarla yapılmış, genişliği yer yer 3 metreyi bulan bir surlar ile çevrilmiş ancak bu gün o surlar çok büyük tahribata uğramıştır. Hemoros İliada’da Karyalıların Mykale’ye sahip olduklarını yazmaktadır.
10. Oluklu Kanyonu
Milli park alanı içerisindeki en önemli kanyon, 15 km uzunluğundaki Oluklu Kanyon’dur. Ziyaretçi Tanıtım Merkezi etkinlikleri kapsamında Olukdere Kanyonu’nda rehber öncülüğünde doğa yürüyüş turları düzenlenmektedir.15 kilometrelik parkur ile Milli Park’ın eşsiz bitki örtüsü, dereleri, şelalesi ve harika bir manzara eşliğinde benzersiz bir deneyim yaşama şansını veriyor. Dağ bisikleti sporu tutkunları için doğal stabilize ve az eğimli yolları bulunan alternatif parkurları da mevcuttur.
11. Karina Bölgesi
Doğanbey Köy'ü geçtikten sonra 8 km mesafededir. Aynı zamanda Dilek yarımadası' nın en batı ucudur. Büyük Menderes coğrafyasının doğal güzelliğinden nasibini alan Karina, 1900’lü yılların ticaret limanıdır. Dilden dile günümüze ulaşan hikâyeye göre de, dönemin en popüler Rum tüccarının kızının adı olan Karina, sahile adını vermiş. Rumlar, bölgeden topladıkları zeytinyağı, bal, hububat, tütün, şaraplık üzüm gibi ürünleri buradaki limandan diğer adalara gönderirmiş. Buraya uğradığınız da balık yemeyi ihmal etmeyin. Tadınında ağzınızda kalacağı kesindir.
12. Aziz Nikola Kilisesi
Güllübahçe' nin tepesindeki eski Rum mahallesi olan Gelebeç' i ve buradaki 1821 ' de inşa edilen Aziz Nikola Kilisesini' de gezebilirsiniz. Bu gün kendi haline terkedilmiş olan kilisede kemiklik denilen kısımda tolanmış insan kemiklerini görenler istemez ürpermektedir.
13. Ayayorgi Manastırı
Dilek Yarımadası Milli Parkı içerisinde Nero koyundan Dayıoğlu tepeye çıkarken Panayır tepe yakınlarındadır. Bizans yapısı olan manastır 19 yy. kadar kullanılmıştır. Bu gün kalıntılardan ibarettir.
14. Hagios Antonios Manastırı
Dilek Yarımadası Milli Parkı içerisinde olup Dayıoğlu Tepesi'ne çıkarken Mağara Tepe yakınlarında bir bayır üzerindedir. Erken Bizans dönemine ait bir manastır olduğu düşünülmektedir.Kalıntıların büyük kısmı toprak ve bitki örtüsü altında kalmıştır.
15. Kursunlu Manastırı
Davutlar’a yaklaşık 10 km. uzaklıkta olan Kurşunlu Manastırı tepede olup neredeyse ağaçlar arasında kaybolmuş gibidir. 11. yüzyıl Bizans yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Manastırda yemekhane, kiler, mutfak, keşiş odaları, revir, şapel (küçük kilise), mezarlık, manastır surları, sur mahzeni ve savunma odaları gibi bölümler mevcuttur.
16. Doğal Hayvanat Bahçesi
Milli parkta gezerken ağaçlara tırmanan sevimli sincaplar ve kaplumbağalar ile karşılaşabilirsiniz. Şansınız var ise alageyik de görebilirsiniz. Evcilleştirilmiş yaban domuzlarını ise çok sıklıkla görülmektedir. Bir zamanlar, nesli tükenen Anadolu Parsı ise en son bu bölgede görülmüştür.
17. Kaleler
Bu gün harabe halindedir. Dilerseniz Atburgaz' dan geçerken Atburgazı Kalesi (Asartepe) ve Yakapınar Kalesi' ni gezebilirsiniz.

Önceki ve sonraki gezilerim 
Gizemli Sehir Alinda Antik Kenti tıklayınız
Dilek yarımadası'nda Güzel Birgün tıklayınız 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLU' DAKİ SELÇUKLU ESERLERİ

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077 - 1308) Türkler'in anadoluya girişi 1071 yılında  Büyük Selçuklu Sultanı Al parslan tarafından Malazgirt Savaşında Bizans'lıları mağlup etmesiyle olmuştur. 1092 yılında iç karışıklıklar sonucunda dörde ayrılan Büyük Selçuklu Devleti' nin son bulması Anadolu da Anadolu Selçuklu Devleti' nin doğmasına sebep olmuştur. İznik' e kadar tüm Anadolu' ya hakim olan Süleyman Şah 1077 yılında  Anadolu Selçuklu Devletini kurmuş oldu. Anadolu' nun Türk' leşmesinde büyük rol oynayan Selçulu' ların İlimde de ilerlemeleri şüphesiz çok büyüktür. Yaptıkları eserlerde özellikle medreseler başta olmak üzere han, hamam, darüşşids, cami, köprü gibi eserler halen daha ayaktadır. ÖNEMLİ ESERLERİ ALAADDİN CAMİİ Anadolu Selçuklu Devrinin en büyük ve en önemli ulu camilerinden biri olan Alaaddin Camii Konya’nın merkezinde yer alan Alâeddin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı I.Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanınd

OSMANLI DÖNEMİNDE KABADAYILAR

1 - İPSİZ RECEP (1862) 1. İpsiz Recep Reis, 2. Mehmet Altıkanoğlu, 3. Osman Altıkanoğlu, 4. Salih Çavuş, 5. İlyas Altıkanoğlu ve 6. Kansız Ali 1862 yılında doğan İpsiz Receb Rizeli' dir. İpsiz lakabının verilmesine dair iki anlatım vardır. Birine göre cesareti, gözü pekliği ve ataklığı, diğer anlatıma göre ise elinde, avucunda ne varsa olanada, olmayanada dağıtmasıdır. yani "cep delik cepten delik" misali ismi ipsize çıkmıştır. Milli mücadelede ki başarısıylada Atatürk' ün takdirini kazanmış birisidir.  O zamanlar yelkenkisiyle kömür taşımacılığı yaparken işlerinin ters gitmesiyle eşkiyalığa soyunmuştur. Kandıra civarında müslüman halka zulüm yapan rum çetelerine karşı Kuva-i Milliye saflarında başarıyla karşı koymuştur. 2 - ODESALI KOSTİ (1895) 1885 doğumlu olan Odesalı Kosti Tünel' den Taksim' e kadar tüm mekanların haracını yiyor, hiç ip ucu bırakmadan kayıplara karışıyordu. Başı sıkışıncada işgalci polisler sayesinde paça

DOĞANBEY KÖY (Terk edilmiş Rum Köy'ü)

Bugün ki gezi rotamızda Doğanbey Köy ve Karina bölgesi var. hlc tatil köyünde yaptığımız güzel bir kahvaltıyla yola koyuluyoruz.  Kuşadası' ndan saat Saat 12.30 gibi buradan ayrılarak Doganbey Köy yolunu tutuyoruz. Dilerseniz Atburgaz' dan geçerken Atburgazı Kalesi(Asartepe) ve Yakapınar Kalesi' ni gezebilirsiniz. ama bu gün bu iki kale harabeye dönmüş durumdadır. Yollar asfalt ve tek şeritli. İleride yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yol Milet Antik Kenti' nin oldugu Balat Köyü ' ne gidiyor. Biz sağdan Doğanbey tabelasını takip ediyoruz. Nihayetinde Doğanbey Köy' e varıyoruz. O da Priene gibi sırtınını Samsun (Mykle) dağlarına dayamış. Önünde Büyük Menderes Deltası' nın Ege Denizi' yle buluştuğu muhteşem manzara.  Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde yer alan Doğanbey köyü, yürüyüş parkurları, trekking alanları, kuş çeşitliliği, gelişmiş florası ve endemik bitki türleriyle eko turizmin de geliştiği bir bö

ZAMANA DİRENEMEYEN YEL DEĞIRMENLERINİN ÖYKÜSÜ

Akdeniz ülkeleri ve özellikle adalarında var olan yeldeğirmenleri restore edilip turizme kazandırılırken bizim ülkemizde neden varlığından söz ettirilemiyor bilinmez. Bunlarında hemen hemen hepsi bu gün kaderine terkedilmiş olup zamana direnmektedir. YEL DEĞİRMENLERİNİN TARİHİ Tarihteki ilk yel değirmenlerine, MÖ 2800 yıllarında Mısır ve Çin’de rastlıyoruz. Yazılı belgelerde rastlanan ilk yel değirmeni, MS 644 yılında İran-Afganistan sınırında yer alan Seistan’da inşa edilmiş. Modern yel değirmeni olarak nitelendirebileceğimiz ilk rüzgâr türbini, 1890 yılında Danimarka’da üretilerek rüzgâr gücünün elektrik enerjisine çevrilmesinde kullanılmış. 20. yüzyılla birlikte buhar gücünün ortaya çıkması ve kentlerin elektriğe kavuşması, klasik yel değirmenlerine zamanın tozlu raflarındaki yerlerini de hazırlamış.(sklife  Ekim 2009 sayısından alınmıştır). Yel değirmenlerinin yapısına bakıldığında üç katlı olduğunu görüyoruz. Katlar ahşap ve taş merdivenler ile çıkılıyor. Küçük küçük

TRABZONSPOR EFSANESİ'NİN DOĞUŞU

Büyük üstad, efsane hoca Ahmet Suat Özyazıcı der ki ; " İbadetin kazası olur ama futbolun kazası asla olmaz " Bu devrim 20-22 yaşlarında Trabzon'lu gençlerin devrimidir. Bu devrim 1974-75 sezonunda Türkiye 1.nci futbol ligine damgasını vuran ve İstanbul hegemonyasına son veren, büyük paraların döndüğü, yıldız oyuncuların istanbul'da toplandığı ve emeğin paraya karşı olan devrimidir. Anadolu'da efsane olacak olan Trabzonspor; bunun sinyallerini 2.nci ligde  (1973-74) iken verdi. O sezon Türkiye Kupası çeyrek finalinde Fenerbahçe'ye ecel terleri döktürmesiyle gündeme geldi.  1.nci lige çıktığı sezon Şenol, Cemil, Necati, Kadir, Turgay, Bekir, Ali Yavuz, Hüseyin Tok ve Ali Kemal gibi 20-22 yaşlarındaki as kadrosunu bozmayarak 1.nci ligde de devam etmesi belkide yaşanmış olan Anadolu devriminin en büyük sebebidir. 2.nci ligde şampiyon olarak 1.nci ligde yoluna devam eden kadronun yaşlarına bakalım.  1973 - 74 Sezonu   (2 lig)  Ka

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR Ülkemizde gezilip görülmesi gereken o kadar çok kanyonlar, vadiler var ki, ancak bunlardan bir kısmı gezilip görülebilmektedir. Kimisi kuru bir vadi, kimisi ise şelalerin ve göllerin süslemiş olduğu kayalıklar arasına sıkışmış derin su yatakları. Genel olarak bakıldığında kuru vadiler de binlerce yıl önce insanların yaşadığı mağara yatakları ve kaya kiliseleri görürüz. Geçmişin izlerine tanıklık yapmak isteyenler genellikle guruplar halinde buralara akın eder.  Sulu vadi yataklarında ise genellikle adrenalini tatmak isteyenlerin rafting ve kano sporları yapmak, yüzmek veya tırmanmak gibi maksatlı sebeplerden dolayı tercih ettiklerini görürüz. Bu  vadilerin her yıl onbinlerce yerli - yabancı turistler tarafından ziyeret edildiği unutulmamalıdır. İşte bunlardan 45 kanyonu kısaca yazmak istedim. 1 - IHLARA VADİSİ - AKSARAY Dünyanın ikinci büyük kanyonudur.  Ortalama 14 km uzunluğa sahip olan Ihlara Vadisi Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesinde olup Nevş

DEV KRALLIK MİLETOS ANTİK KENTİ

Tavşanlı kamp alanındayım. Sabah 08.00 gibi uyanıyorum. Kamp alanının kafeteryasından ekmek ve gazetemi, kamp alanının hemen dışında ise kurulmuş köy pazarından peynir, domates gibi kahvaltılıklar alıp çadırımın hemen yanıbaşında ki masamda güzel bir kahvaltı yapıyorum. Finalinde ise keyf çayımı yudumlarken gazetemin spor sayfasında Trabzonspor'u takip ediyorum. Bu gün ki gezimde Didim'e 18 km. mesafede koloniler kurmuş, felsefe ve bilimin merkezi, filozofların şehri Milet Antik Kenti var. Saat 10.00 gibi Didim'den ayrılıp Balat köyüne doğru yol alıyorum. 2600 yıllık şehir görünmeye başlıyor. Müze kartımı görevliye gösterdikten sonra önce tiyatrodan gezmeye başlıyorum. Tam tiyatronun tepesine çıktığımda şehir sanki ayaklarımın altında. Biraz ileride antik kent sınırları içinde bulunan bir cami ilişiyor gözüme. Kim yapmış, neden yapmış, yüz yıllarca kimsenin içinde barınmadığı bu boş kentte cami ne alaka. Bu merakım daha sonra açıklığa kavuşacak. Her kısmını gezmem ab

BİR ZAMANLARIN FURYASI ÇİZGİ ROMANLAR

Bir döneme damgasını vuran çizgi romanlar dünyada olduğu gibi Türkiye'yi de kasıp kavuşmuştur. Özellikle 1955 ve 1990 yılları arası. Her ne kadar bu gün okuyan olsa bile televizyonların çok kanallı sisteme geçmesi, sonradan internet ortamının doğması eski heyecanını yitirmesine sebep olmuştur.  1900 lü yılların başında gazetelerin ara sayfalarında yayımlanmaya başlayan çizgi romanların okuyucularda patlama yapması haftalık mecmuaların basılmasına sebep olmuştur. Her ne kadar kahramanlarının geneli Amerikalı olması ve olayların Amerika topraklarında geçmesine rağmen (ZAGOR, MISTER NO, TEKSAS, TOMMIKS, SWING gibi) yaratıldığı ve basıldığı yer İtalyadır, yazarları da İtalyan'dır.  Dünyayı kasıp kavuran çizgi roman dünyasından Türkiye'de nasibini almıştır. Yabancı çizgi roman kahramanlarına karşın Tarkan, Karamurat, Karaoğlan, Tolga, Yüzbaşı Volkan gibi kahramanların da ülkemizde doğmasına sebep olmuştur.  Işte bu ülkemizde genellikle okunan ve ilgi gören çizgi

YARIMBURGAZ MAĞARASININ GİZEMİ

Bu günkü gezimizi insanlık tarihinde, 400 bin yıllık geçmişin kanıtı olan ve İstanbul'un göbeğindeki bir yere yani Yarımburgaz Mağaralarına yapacağız. Bulunan buluntular dünya tarihinin geçmişteki en büyük tartışmasız belgesidir. Dört ayrı mağaradan oluşup mağara çevresinde de birkaç kaya mezarları da bulunmaktadır. Maalesef İstanbul’un bilinen iki tarih öncesi höyüğü olan İçerenköy ve Fikirtepe höyükleri inşaat çalışmaları, bina vs. arkalarında iz bile bırakılmadan yok olup gitmiş, burasıda nasibini almak üzeredir. Türkiye’de Paleolitik çağlardan Bizans’a kadar 400 bin yıllık insanın yerleşim serüvenine ait çok az rastlanacak kadar iyi korunmuş buluntularla en eski yerleşim yeri bu mağaralardır.  Bir keresinde meraktan veya maceradan olsa gerek birader ve yeğenim ile mağaraya demir parmaklıklar altından sürünerek giriş yaptık. Telefonlarımızın feneri ile yarım saat yol aldık. Birazda ürpertici bir havası vardı. Şarz bitimine karşı geri dönmek zorunda kaldık. Sanırım

YEŞİLÇAM SİNEMASININ UNUTULMAZ 202 FİLMİ

1962 ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET                                Sadri ALIŞIK                                Sezer SEZİN  1977 1962 YILANLARIN ÖCÜ                                Fikret HAKAN                                Nurhan NUR                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1962 KÜÇÜK HANIMIN ŞOFÖRÜ                                Ayhan IŞIK                                Belgin DORUK                                Yönetmen : Nejat SAYDAM 1963 BARUT FIÇISI                                İzzet GÜNAY                                Fatma GİRİK                                 Yönetmen : Zafer                                  DAVUTOĞLU                          1963 SUSUZ YAZ                                Hülya KOÇYİĞİT                                Ulvi DOĞAN                                Erol TAŞ                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1964 GURBET KUŞLARI                                Cüneyt ARKIN                                Filiz