Ana içeriğe atla

EFES'TE TARİHE DOKUNMAK

Efes.....
Dönemin Anadolu'da ki en büyük şehri... Liman kenti.
-İzmir'e 80 kilometre (55-60 dakika),
-Aydın'a 130 kilometre (2 saat 10 dakika),
-Kuşadası'na 18 km (25 dakika) mesafededir
Bu kenti gezmek için en az 3 saatinizi ayırmalısınız. Bunun yanısıra Yedi Uyuyanlar Mağarası, Meryemana Manastırı, Şirince gibi yakın mesafedeki yerleride gezmeyi ihmal etmeyiniz.

Efes hakkında bilgi 2.5 km yakınındaki Ayasululuk Tepesi'nden başlar. Arkeolojik veriler, bölgede MÖ.2000 yılının sonlarına kadar yerli insanların yaşadığını gösterir. Bu yer, Hitit kaynaklarında da geçmektedir.
Efsaneye göre Efes (Ephessus) Amazon adı ile bilinen kadın savaşçılar tarafından kurulmuştur. Kimi görüşe göre Karyalılar ve Lelegler muhtemelen bu kentin ilk sakinleri olduğudur.
Geç dönem Efes antik kentinin güneydoğusunda bulunan Ayasululuk konuşlanmıştır. Selçuk ilcesinin 1 km. karar güneyinde kalan Çukuriçi Höyük’te MÖ.7000 yılına ait olduğu belirlenen Prehistorik Dönem kalıntılarına rastlanmıştır. Çukuriçi Höyük, yalnızca Efes’in etrafında değil tüm bölgedeki en eski yerleşim yeridir. Neolitik Dönem Çukuriçi Höyük’ten, Orta Çağ yerleşmesi Ayasuluk’a kadar iskan etmiştir. Bu nedenle yaklaşık 1600 hektarı kaplayan bu geniş yerleşim alanı, bugün Prehistorik, Arkaik, Hellenistik, Roma ve Bizans, Selçuk, Aydınoğulları, Osmanlı ve çağdaş dönemler gibi insanlık tarihinin tüm önemli aşamalarının kalıntılarını sergilemektedir.
2008 yılında yapılan araştırma ile Panayırdağ’ın kuzeydoğu terasında, surla çevrilmiş bir konut alanı bulunmuş. Beş adet konut yapısı kısmen kazılmış. Bu yapılar Efes’te araştırılmış ilk Klasik Dönem konutlarıdır. En dikkat çekici bulgu, 9 hektarlık bir yaşam alanını kaplayan kısmen iyi korunmuş bir istihkâm duvarıdır. Kuzeydeki oldukça dik yamaçta Tanrıça Meter’in taş tapınağı yer alır. Panayırdağ’daki Klasik-Erken Hellenistik yerleşme, tam da Lysimakhos’un kenti kurduğu tarihe denk gelen MÖ yaklaşık 300 yılında yok edilmiş ve terk edilmiştir.
MÖ.1000 yıllardan sonra Yunanistan'tan göçen veya kaçmak zorunda kalan koloniciler İonia birliğini kurar ve bu bölgede etkilerini göstermeye başlar. Bu göçler neticesinde kurulan İonia birliği ile Efes gelişmeye başlar.

Lidya kralları döneminde, Efes Akdeniz dünyasının en varlıklı kentlerinden biri haline gelir. Burada dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen tapınak yapılır. Efes'te inşa edilen bu tapınak, bereket tanrısı Artemis için yapılmış. Lidya Kralı Croesus(Kroisos)’un isteği üzerine başlatılmış olup 120 senelik bir projenin eseridir. M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmış. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiş. Lidya kralı Kroesus’un Pers Kralı Kyros tarafından yenilmesi, tüm Ege kıyı şeridi üzerinde Pers egemenliğinin yayılımı için zemin hazırlamıştır.
MÖ.334 yılında Büyük İskender’in gelişine kadar Pers egemenliğinde kalan Efes Lysimakhos ile büyük bir gelişme göstermeye başlar. Kenti geliştirmek için kolları sıvar. Yeni bir liman, Panayırdağ ve Bülbüldağ’ın yamaçlarına güçlü savunma duvarları inşa ederek, kenti 3 km güneybatıya yani bu günkü yerine taşır. Daha sonrada Bergama (Pergamon) imparatorluğunun egemenliğine geçer.

MÖ.129 yılında, Bergama (Pergamon) kralı Attalos, tüm bölgeyi, bir Asya eyaleti olarak Roma İmparatorluğu’na katmaları için krallığını miras bırakır. Roma Dönemiyle Asia(Asya) eyaletinin başkenti olan Efes 250.000 kişilik nüfusu ile de dünyanın dört büyük kentleri konumuna gelir. Efes kenti, Augustus dönemi ve sonrasında gittikçe çok büyük gelişmeler göstermeye başlar. Ticaret, ilim ve sanat merkezi olur.
MS.1 yüzyıldan itibaren Efes, Hıristiyanlığın tek tanrı inancında önemli rol oynamaya başlar. Yazılı kaynaklara göre Aziz Paul’ün bu kentte 65’ten 68 yılına kadar üç yıl kaldığı, ünlü vaazlarını verdiği ve dinleyicilerine tek Tanrı inancını anlattığı yerdir. I.yüzyılın ilerleyen dönemlerinde Aziz John himayesindeki Hz. Meryem ile birlikte Efes’e gelmiş ve sonunda Ayasuluk Tepesi’ne gömülmüştür. MS.2 yy.da Efes’in altın çağını yaşar. Kamuya ve Efes halkına sayısız onursal anıt bahşedilir. Biri Domitianus’un diğeri Hadrianus’un onuruna olmak üzere imparator adına iki tapınaklar inşa edilir.
262 yılında Efes için hazin bir dönem başlar. Gotlar tarafından istila edilir ve yakılıp yıkılır. 270 yılında yaşanan şiddetli bir depremle tüm kent yerle bir olur.
380 yılında İmparator I.Theodosius döneminde Katolik Hıristiyanlığın yayılmasında önemli rol oynar.

431 yılında Efes’te üçüncü Ekümenik konsülü gerçekleşir.

10 yy. başlarında Ayasuluk Tepesi’nde ikinci bir Bizan yerleşmesi gelişir. Güç ilişkilerinin değişimi 11 ve 13 yüzyıllarda kendini gösterir. 1206’dan sonra Laskarid Hanedanı egemenliği altında ilk kez daha uzun bir barış dönemi sağlanır.
1304 yılında Efes Türklerin eline geçer, ancak Hıristiyan haç yolculuğu için önemli bir merkez olmayı sürdürür ve Kutsal Topraklar rotası üzerinde sayısız gezginler tarafından ziyaret edilir.

Kent son refah yıllarını, 14. yüzyıl sonu ve 15. yüzyıl başında Selçuk Emirliği Aydınoğullarının hükmünde geçirir.

1402 yılında kent Timur emrindeki Moğolların saldırısına uğrar. Moğolların kenti terk etmesinden sonra, emirlik tekrar kurulur.

1425 yılında kent Osmanlı egemenliğine geçer.

Efes’te kentinde bulunan yapıların çoğu Greko-Roma dönemine aittir iyi korunmuştur. Kent hiç şüphesiz altın çağını, Roma'nın Asya eyaleti başkenti oldugunda yaşamıştır.
Özellikle Augustus döneminde uygulanan inşa planıyla kentin görünümünde kökten bir değişim yaşanır. Efes’in Akdeniz pazarına katılması yabancı tacirlerin akın edişi ve lüks mal talepleri ticari faaliyetlerin muazzam boyutlarda artmasına sebep olur. MS.1 yy. Efes limanı gelişerek, Ön Asya’nın en önemli limanlarından biri haline gelir.

Efes kentine su, çeşitli su kemerleriyle taşınmıştır. Bu hayli gelişmiş Roma inşa ve mühendislik tekniklerinin tanıkları hala Efes mahallelerinde görülebilmektedir.
Efes kent içinde ve etrafında gezilecek yerler ise başlıca Celsius Kütüphanesi, Meryem Ana Evi, Yedi Uyuyanlar (Ashab-ı  Kehf), İsa Bey Camii, Hadrian Tapınağı, Domitian Tapınağı, Serapis Tapınağı, Meryem Ana Kilisesi, Yukarı Agora, Bazilika, Prytaneion (Belediye Sarayı), Mermer Cadde, Domitianus Meydanı, Magnesia Kapısı, Doğu Gymnasiumu, Herakles Kapısı, Mazeus Mitridatis Kapısı, Anıtsal Çeşme, Traianus Çeşmesi, Heroon, Yamaç Evler, Büyük Tiyatro, Saray Yapısı, Stadyum ve Gymnasium, Tiyatro Gymnasiumu, Liman Hamamı, Liman Gymnasium'dur.
Büyük Tiyatro; 
Son ilaveler ile 2.yy. da tamamlanan Büyük Tiyatro Liman Caddesi'nin sonundadır. 25.000 kişilik tiyatroda sadece kültürel aktiviteler sahne almazdı. Aynı zamanda gladyatör oyunlarının da oynandığı yerdi. Çok süslü ve 18 m. yüksekliğindeki üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır.
Kuretler Caddesi;
Kuretler Caddesi’ni zengin biçimde süslenmiş konut yapıları, çeşmeler, hamamlar, salonlar, dükkânlar ve onursal anıtlar çevreler. Cadde MS 2. yy. ilk çeyreğinde Roma senatörü Ti.Julius Celsus Polemaeanus’un mezarı üzerine inşa edilmiş bir anıt olan Celsus Kitaplığı’na doğru aşağıya yol verir.
Yamaç Evleri;
Kuretler Caddesi’nin batı bitiminde yer alan Yamaç Evleri, Efes’te yaşayan üst sınıfın yaşam tarzını yansıtan olağanüstü bir örnektir. 4000 metrekareyi kaplayan yoğun yerleşim alanı Bülbüldağ’ın kuzey yamacının eteklerinde yer alır. Mozaikler, duvar resimleri ve mermer panellerle süslenmiş bu evler, Roma İmparatorluk Dönemi kentinin toplumun sofistike üst tabakasının yaşam tarzını gün yüzüne çıkarır. Tiberius döneminde inşa edilmiş evler, büyük bir depremle yok olduğu 3. yy kadar kullanılmıştır.
Stadyum;
Büyük Efes Stadyumu kentin kuzeyinde, Panayırdağ’ın kuzeybatı yanı çıkıntısının dibinde yer alır ve 3 hektarlık bir alanı kaplar. Stadyumun anıtsal olarak büyümesi olasılıkla Nero zamanında yaşanmıştır. Vedius Gymnasiumu, stadyumun kuzeyinde yer alır.
Aşk Evi;
Merme caddeden yukarı çıkıldığında Kuretler Caddesi ile kesişen noktada yer alıyor. MS.1000’li yıllara tarihlenen Aşk Evi, ana bir hol ve bu hole açılan birçok odadan oluşuyor. Aşk Evi’nin özelliklerinden biri içerisinde bulunan mozaik kız portreleri. Bu portrelerin evde çalışan kızlara ait olduğu düşünülüyor. Aşk Evinin en önemli özelliği ise duvarları içinde bugünün modern klima sistemine eşdeğer bir soğutma ve ısıtma sisteminin bulunması. Son derece ilginç olan bu sistemin yanı sıra evde, şarap mahzenleri, dev ocaklar, hamamlar, havuzlar, yatak odaları, konferans salonları ile muhteşem bir kütüphane bulunuyor.
Domitian Tapınağı : İmparator Domitian adına llS.81-96 yaptırılmış büyük bir tapınaktır.
Hadrianus Tapınağı : İmparator Hadrianus'u onurladırmak adına, MS.118-138 yıllarında yaptırılmış tapınaktır.
Celcus Kütüphanesi : Konsül G.Julius Aquila tarafından babası Romalı senatör ve aynı zamanda Asya(Efes) Valisi Celsus Polemeanus adına MS.117 yılında yaptırdığı bir kütüphanedir. Aynı zamanda da bir anıt mezar niteliği taşımaktadır. Mimar Vitruoya’nın imzasını taşıyan bu eşsiz yapının içinde zamanında 14 bin kitabın olduğu kaydedilmiştir.
Mermer Cadde : Kütüphane meydanından tiyatroya kadar uzanan caddedir. Arabaların kullandığı caddede yayalar için yolun yanında yüksekçe bir platform yapılmıştır. Caddenin altında şehrin atık suyunu taşıyan gelişmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmaktadır.
Liman Caddesi  (Arcadiane): Geç Helenistik devirde yapılmış, İmparator Arkadius (395-408) zamanında onarılmıştır. 528 metre uzunluğunda, 11 metre genişliğindedir. Tören caddesi olarak da kullanılan caddenin iki yanında galeriler ve dükkanlar bulunmaktaydı. Efes kentinin limana bağlantısını sağlıyordu.
Liman Hamamı;
Liman Caddesinin sonundaki büyük yapılar grubudur. Hamam, gymnasion ve palaestradan oluşmaktadır. İmparator Domitianus döneminde yapımına başlanmış, 356 yılı depreminde kısmen yıkılmış ve onarılmıştır.
Alytarkhus Stoası; 
Yamaç Evlerle Kuretler Caddesi arasında Geç Helenistik devirde yapılmış, M.S. 440-441 yıllarında son şeklini almıştır.
Ticaret Agorası ve Güney Kapısı;
Efes’in kurucusu Lysimakhos MÖ 3.yy.da kentin yerini değiştirdikten sonra Tetrogonos Agora ismi ile anılan ticaret agorasını eski yerleşme ve kutsal yol üzerine inşa ettirmişti.  MÖ.1 yy.da genişletilerek yeniden düzenlenen agora, dört yanı iki galerili, 112 m. uzunlukta stoalarla çevrili kare planlı ve kapalı bir meydan halini almıştır. Limana direkt olarak bağlantılı olan agoranın doğusu hariç diğer üç cephesinde anıtsal kapıları vardır. 7. yy’a kadar kullanılan Agorada; tapınaklar, çeşmeler, yazıtlar, tanrılara ve kahramanlara adanmış sunaklar, kahramanların ve kente hizmet etmiş kişilerin heykelleri ve anıtları vardır.
Odeon (senato) : MS 2 yy. varlıklı bir Efes’li olan Publis Vedius Antonius tarafından yaptırılan, tiyatro biçimli 1400 kişilik bir yapı. Kent meclisi toplantılarının, tiyatroların ve yarışmaların düzenlendiği odeon, günümüzde de klasik ve jazz müzik konserlerine ev sahipliği yapıyor.
Nekropol;
Diğer bir önemli öğe ise Roma Nekropolü’dür. Bülbüldağ’ın kuzeybatı yamacı ve Efes limanının kuzeyi ve güneyinde yerleşir. Öteki nekropoller Panayırdağ’ın kuzeyi ve doğusu, Bülbüldağ’ın kuzeydoğu yamacı ve Efes’in yukarı kasabasının dışında yer alır.
Artemis Tapınağı;
Kentin doğusunda, 1,5 km’lik bir uzaklıkta, Efes’in ana kült merkezi ve Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı yer alır. Arkeolojik araştırmalar yerleşmede MÖ 8. yüzyıldan Geç Antik döneme kadar üst üste bir dizi tapınak ve mabedin varlığını göstermiştir. Tapınağın iki ana yapı evresinden bahsetmek gerekir. MÖ 560 yılı civarında, ilk inşa çalışmaları başlar. MÖ 356 yılında Arkaik tapınağın yıkılmasından sonra yüksek bir platform üzerinde 118 sütunlu yeni bir tapınak yükselmiş, Artemis Tapınağı MS 3. yüzyılda deprem felaketi ve Got kavimlerinin saldırılarıyla yok olmuştur. Kısmen tekrar inşa edilmiş, parçalanmadan önce MS 4. yy. sonlarına kadar kullanılmıştır.
Efe Arkeoloji Müzesi;
Türkiye’nin en önemli müzelerinden birisidir. Efes ve yakın çevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait yaklaşık 50 bin eserin bulunduğu müzede sergilenen en özgün parça ise Artemis heykeli.
Yedi Uyuyanlar Mağarası;
MS.5 veya 6. yüzyıllarda yapıldığı düşünülen bu mezar Bizans Döneminde kilisesi haline getirilmiş. Rivayete göre Roma imparatorlarından Decius zamanında (M.S. 249-251) putperestlerin zulmünden kaçan yedi Hristiyan gencin sığındıkları ve ikiyüz yıl uyuduktan sonra 2. Theodosius zamanında uyandıklarına inanılan mağaradır. Burada iki kilise ile çok sayıda mezar bulunmaktadır. Dünya üzerinde Yedi Uyurlar’ın kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kent olmasına rağmen, Hristiyan kaynaklarının çoğuna göre esas mağara bu mağaradır.
Merye Ana Evi;
Meryem Ana Evi, Bülbül Dağı’nda bulunuyor. Hz. Meryem’in, Hz. İsa’nın annesi olarak kabul ve ilan edildiği bu evde St. John ile birlikte yaşamının son yıllarını burada geçirdiğine inanılıyor. Bu özelliği ile Hristiyanlar için bir hac bölgesi olmasıyla her yıl yapılan 15 Ağustos ayinleri, Vatikan temsilcilerinin de katılımıyla büyük ilgi görüyor. MS.431 yılında 3ncü Hristiyan Konsülü bu kilisede toplanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANADOLU' DAKİ SELÇUKLU ESERLERİ

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077 - 1308) Türkler'in anadoluya girişi 1071 yılında  Büyük Selçuklu Sultanı Al parslan tarafından Malazgirt Savaşında Bizans'lıları mağlup etmesiyle olmuştur. 1092 yılında iç karışıklıklar sonucunda dörde ayrılan Büyük Selçuklu Devleti' nin son bulması Anadolu da Anadolu Selçuklu Devleti' nin doğmasına sebep olmuştur. İznik' e kadar tüm Anadolu' ya hakim olan Süleyman Şah 1077 yılında  Anadolu Selçuklu Devletini kurmuş oldu. Anadolu' nun Türk' leşmesinde büyük rol oynayan Selçulu' ların İlimde de ilerlemeleri şüphesiz çok büyüktür. Yaptıkları eserlerde özellikle medreseler başta olmak üzere han, hamam, darüşşids, cami, köprü gibi eserler halen daha ayaktadır. ÖNEMLİ ESERLERİ ALAADDİN CAMİİ Anadolu Selçuklu Devrinin en büyük ve en önemli ulu camilerinden biri olan Alaaddin Camii Konya’nın merkezinde yer alan Alâeddin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı I.Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanınd

OSMANLI DÖNEMİNDE KABADAYILAR

1 - İPSİZ RECEP (1862) 1. İpsiz Recep Reis, 2. Mehmet Altıkanoğlu, 3. Osman Altıkanoğlu, 4. Salih Çavuş, 5. İlyas Altıkanoğlu ve 6. Kansız Ali 1862 yılında doğan İpsiz Receb Rizeli' dir. İpsiz lakabının verilmesine dair iki anlatım vardır. Birine göre cesareti, gözü pekliği ve ataklığı, diğer anlatıma göre ise elinde, avucunda ne varsa olanada, olmayanada dağıtmasıdır. yani "cep delik cepten delik" misali ismi ipsize çıkmıştır. Milli mücadelede ki başarısıylada Atatürk' ün takdirini kazanmış birisidir.  O zamanlar yelkenkisiyle kömür taşımacılığı yaparken işlerinin ters gitmesiyle eşkiyalığa soyunmuştur. Kandıra civarında müslüman halka zulüm yapan rum çetelerine karşı Kuva-i Milliye saflarında başarıyla karşı koymuştur. 2 - ODESALI KOSTİ (1895) 1885 doğumlu olan Odesalı Kosti Tünel' den Taksim' e kadar tüm mekanların haracını yiyor, hiç ip ucu bırakmadan kayıplara karışıyordu. Başı sıkışıncada işgalci polisler sayesinde paça

DOĞANBEY KÖY (Terk edilmiş Rum Köy'ü)

Bugün ki gezi rotamızda Doğanbey Köy ve Karina bölgesi var. hlc tatil köyünde yaptığımız güzel bir kahvaltıyla yola koyuluyoruz.  Kuşadası' ndan saat Saat 12.30 gibi buradan ayrılarak Doganbey Köy yolunu tutuyoruz. Dilerseniz Atburgaz' dan geçerken Atburgazı Kalesi(Asartepe) ve Yakapınar Kalesi' ni gezebilirsiniz. ama bu gün bu iki kale harabeye dönmüş durumdadır. Yollar asfalt ve tek şeritli. İleride yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yol Milet Antik Kenti' nin oldugu Balat Köyü ' ne gidiyor. Biz sağdan Doğanbey tabelasını takip ediyoruz. Nihayetinde Doğanbey Köy' e varıyoruz. O da Priene gibi sırtınını Samsun (Mykle) dağlarına dayamış. Önünde Büyük Menderes Deltası' nın Ege Denizi' yle buluştuğu muhteşem manzara.  Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde yer alan Doğanbey köyü, yürüyüş parkurları, trekking alanları, kuş çeşitliliği, gelişmiş florası ve endemik bitki türleriyle eko turizmin de geliştiği bir bö

ZAMANA DİRENEMEYEN YEL DEĞIRMENLERINİN ÖYKÜSÜ

Akdeniz ülkeleri ve özellikle adalarında var olan yeldeğirmenleri restore edilip turizme kazandırılırken bizim ülkemizde neden varlığından söz ettirilemiyor bilinmez. Bunlarında hemen hemen hepsi bu gün kaderine terkedilmiş olup zamana direnmektedir. YEL DEĞİRMENLERİNİN TARİHİ Tarihteki ilk yel değirmenlerine, MÖ 2800 yıllarında Mısır ve Çin’de rastlıyoruz. Yazılı belgelerde rastlanan ilk yel değirmeni, MS 644 yılında İran-Afganistan sınırında yer alan Seistan’da inşa edilmiş. Modern yel değirmeni olarak nitelendirebileceğimiz ilk rüzgâr türbini, 1890 yılında Danimarka’da üretilerek rüzgâr gücünün elektrik enerjisine çevrilmesinde kullanılmış. 20. yüzyılla birlikte buhar gücünün ortaya çıkması ve kentlerin elektriğe kavuşması, klasik yel değirmenlerine zamanın tozlu raflarındaki yerlerini de hazırlamış.(sklife  Ekim 2009 sayısından alınmıştır). Yel değirmenlerinin yapısına bakıldığında üç katlı olduğunu görüyoruz. Katlar ahşap ve taş merdivenler ile çıkılıyor. Küçük küçük

TRABZONSPOR EFSANESİ'NİN DOĞUŞU

Büyük üstad, efsane hoca Ahmet Suat Özyazıcı der ki ; " İbadetin kazası olur ama futbolun kazası asla olmaz " Bu devrim 20-22 yaşlarında Trabzon'lu gençlerin devrimidir. Bu devrim 1974-75 sezonunda Türkiye 1.nci futbol ligine damgasını vuran ve İstanbul hegemonyasına son veren, büyük paraların döndüğü, yıldız oyuncuların istanbul'da toplandığı ve emeğin paraya karşı olan devrimidir. Anadolu'da efsane olacak olan Trabzonspor; bunun sinyallerini 2.nci ligde  (1973-74) iken verdi. O sezon Türkiye Kupası çeyrek finalinde Fenerbahçe'ye ecel terleri döktürmesiyle gündeme geldi.  1.nci lige çıktığı sezon Şenol, Cemil, Necati, Kadir, Turgay, Bekir, Ali Yavuz, Hüseyin Tok ve Ali Kemal gibi 20-22 yaşlarındaki as kadrosunu bozmayarak 1.nci ligde de devam etmesi belkide yaşanmış olan Anadolu devriminin en büyük sebebidir. 2.nci ligde şampiyon olarak 1.nci ligde yoluna devam eden kadronun yaşlarına bakalım.  1973 - 74 Sezonu   (2 lig)  Ka

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR

ANADOLU' DAKİ KANYONLAR Ülkemizde gezilip görülmesi gereken o kadar çok kanyonlar, vadiler var ki, ancak bunlardan bir kısmı gezilip görülebilmektedir. Kimisi kuru bir vadi, kimisi ise şelalerin ve göllerin süslemiş olduğu kayalıklar arasına sıkışmış derin su yatakları. Genel olarak bakıldığında kuru vadiler de binlerce yıl önce insanların yaşadığı mağara yatakları ve kaya kiliseleri görürüz. Geçmişin izlerine tanıklık yapmak isteyenler genellikle guruplar halinde buralara akın eder.  Sulu vadi yataklarında ise genellikle adrenalini tatmak isteyenlerin rafting ve kano sporları yapmak, yüzmek veya tırmanmak gibi maksatlı sebeplerden dolayı tercih ettiklerini görürüz. Bu  vadilerin her yıl onbinlerce yerli - yabancı turistler tarafından ziyeret edildiği unutulmamalıdır. İşte bunlardan 45 kanyonu kısaca yazmak istedim. 1 - IHLARA VADİSİ - AKSARAY Dünyanın ikinci büyük kanyonudur.  Ortalama 14 km uzunluğa sahip olan Ihlara Vadisi Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesinde olup Nevş

DEV KRALLIK MİLETOS ANTİK KENTİ

Tavşanlı kamp alanındayım. Sabah 08.00 gibi uyanıyorum. Kamp alanının kafeteryasından ekmek ve gazetemi, kamp alanının hemen dışında ise kurulmuş köy pazarından peynir, domates gibi kahvaltılıklar alıp çadırımın hemen yanıbaşında ki masamda güzel bir kahvaltı yapıyorum. Finalinde ise keyf çayımı yudumlarken gazetemin spor sayfasında Trabzonspor'u takip ediyorum. Bu gün ki gezimde Didim'e 18 km. mesafede koloniler kurmuş, felsefe ve bilimin merkezi, filozofların şehri Milet Antik Kenti var. Saat 10.00 gibi Didim'den ayrılıp Balat köyüne doğru yol alıyorum. 2600 yıllık şehir görünmeye başlıyor. Müze kartımı görevliye gösterdikten sonra önce tiyatrodan gezmeye başlıyorum. Tam tiyatronun tepesine çıktığımda şehir sanki ayaklarımın altında. Biraz ileride antik kent sınırları içinde bulunan bir cami ilişiyor gözüme. Kim yapmış, neden yapmış, yüz yıllarca kimsenin içinde barınmadığı bu boş kentte cami ne alaka. Bu merakım daha sonra açıklığa kavuşacak. Her kısmını gezmem ab

BİR ZAMANLARIN FURYASI ÇİZGİ ROMANLAR

Bir döneme damgasını vuran çizgi romanlar dünyada olduğu gibi Türkiye'yi de kasıp kavuşmuştur. Özellikle 1955 ve 1990 yılları arası. Her ne kadar bu gün okuyan olsa bile televizyonların çok kanallı sisteme geçmesi, sonradan internet ortamının doğması eski heyecanını yitirmesine sebep olmuştur.  1900 lü yılların başında gazetelerin ara sayfalarında yayımlanmaya başlayan çizgi romanların okuyucularda patlama yapması haftalık mecmuaların basılmasına sebep olmuştur. Her ne kadar kahramanlarının geneli Amerikalı olması ve olayların Amerika topraklarında geçmesine rağmen (ZAGOR, MISTER NO, TEKSAS, TOMMIKS, SWING gibi) yaratıldığı ve basıldığı yer İtalyadır, yazarları da İtalyan'dır.  Dünyayı kasıp kavuran çizgi roman dünyasından Türkiye'de nasibini almıştır. Yabancı çizgi roman kahramanlarına karşın Tarkan, Karamurat, Karaoğlan, Tolga, Yüzbaşı Volkan gibi kahramanların da ülkemizde doğmasına sebep olmuştur.  Işte bu ülkemizde genellikle okunan ve ilgi gören çizgi

YARIMBURGAZ MAĞARASININ GİZEMİ

Bu günkü gezimizi insanlık tarihinde, 400 bin yıllık geçmişin kanıtı olan ve İstanbul'un göbeğindeki bir yere yani Yarımburgaz Mağaralarına yapacağız. Bulunan buluntular dünya tarihinin geçmişteki en büyük tartışmasız belgesidir. Dört ayrı mağaradan oluşup mağara çevresinde de birkaç kaya mezarları da bulunmaktadır. Maalesef İstanbul’un bilinen iki tarih öncesi höyüğü olan İçerenköy ve Fikirtepe höyükleri inşaat çalışmaları, bina vs. arkalarında iz bile bırakılmadan yok olup gitmiş, burasıda nasibini almak üzeredir. Türkiye’de Paleolitik çağlardan Bizans’a kadar 400 bin yıllık insanın yerleşim serüvenine ait çok az rastlanacak kadar iyi korunmuş buluntularla en eski yerleşim yeri bu mağaralardır.  Bir keresinde meraktan veya maceradan olsa gerek birader ve yeğenim ile mağaraya demir parmaklıklar altından sürünerek giriş yaptık. Telefonlarımızın feneri ile yarım saat yol aldık. Birazda ürpertici bir havası vardı. Şarz bitimine karşı geri dönmek zorunda kaldık. Sanırım

YEŞİLÇAM SİNEMASININ UNUTULMAZ 202 FİLMİ

1962 ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET                                Sadri ALIŞIK                                Sezer SEZİN  1977 1962 YILANLARIN ÖCÜ                                Fikret HAKAN                                Nurhan NUR                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1962 KÜÇÜK HANIMIN ŞOFÖRÜ                                Ayhan IŞIK                                Belgin DORUK                                Yönetmen : Nejat SAYDAM 1963 BARUT FIÇISI                                İzzet GÜNAY                                Fatma GİRİK                                 Yönetmen : Zafer                                  DAVUTOĞLU                          1963 SUSUZ YAZ                                Hülya KOÇYİĞİT                                Ulvi DOĞAN                                Erol TAŞ                                 Yönetmen : Metin ERKSAN 1964 GURBET KUŞLARI                                Cüneyt ARKIN                                Filiz